29

1.3K 77 12
                                    

*Medya, Nalan/ *Medya; Felix Cartal - Runaway

****

/Nalan/

Sami ve Arslan'ı ne kadar aşağılık görsem de kafamdan ve hayatımdan bir türlü atamayaşım da hayatım boyunca yaptıklarımın cezasıydı belkide. Sadece Bars'a karşı bir şeyler hissetmiştim, rahmetli olduğu için halayı sayamıyordum. Bars'la tanıştıktan sonra asla şimdi olduğum kadar yalnız hissetmemiştim. Şimdiyse hem yalnız hissediyordum hem de iliklerime kadar korkuyordum.

Sami resmen Bars'ı burnumuzun ucundan alıp kaçırmıştı. Ne yapacağımızı bilemiyorduk, Birkan'la her yeri manyaklar gibi aradıktan sonra aklıma polisi aramak gelmişti ama götüm yememişti. Elimiz boş bir şekilde tekrar hastane koridoruna döndüğümüzde tanışma zahmetine katlanmadığım grubun koridorun orasında burasında uyukladığını gördüm.

"Siktir olup gitmeyecekler mi bunlar? Bi'boktan haberleri yok ne demeye burdalar anlamıyorum." dedim Birkan'a.

"Sanki benim neler döndüğünden haberim var ya Nalan? Kimse hiçbir şey anlatmadı ki bana."

"Sen farklısın, kaç yıllık arkadaşımızsın, ya onlar?"

Birkan yorgunluğunun verdiği yıkık bir gülümseme sundu bana. "Ben onları tanıyorum, inan iyi insanlardır. Liseden arkadaşlarım hepsi. Şu talihe bak anasını satayım, onca zaman özendiğim kıskandığım grup Bars ve Arslan için hastane köşelerinde."

Mal mısın dercesine Birkan'a baktım. "Lan yalak... İyi insanlar olduklarını görebildiğim için siktirip gitmeleri gerekiyor zaten. Başımızdaki olay o kadar ciddi ki kafaları yersin."

Yoğun bakım koridorunun başında gözüken beyaz önlüklü doktoru görünce sustum. Birkan'a neyi ne kadar anlatabileceğimi bilmiyordum. Kadın gözlüklerini düzeltip bize doğru gelmeye devam ettiğinde kollarımı önümde kavuşturarak bekledim.

"Burada bu kadar insan olması iyi değil. Mümkün olduğu kadar insanı göndermeniz gerekiyor." dedi, ama benim bakış açımdan tecrübeli bir doktor gibi durmuyordu. Yeni yetişmeydi belli. Yüzünde taze bir gururla bizi süzdü. Birkan ile birbirlerine daha dikkatli bakmaya başladıklarında göz devirdim.

"Flirtleşmek için uygun bir zaman mı lan?" dedim ama Birkan'ın gittikçe büyüyen gözleri bu kadını da tanıdığını düşünmeme sebep oldu.

"Şilan?"

"Ben de seni bir yerden tanıyacağım ama ismini çıkaramadım." dedi ukala tavırlarıyla.

"Birkan ben, aynı liseyi okumuştuk." dediğinde kadının gözlerindeki o çokbilmiş ifade birden bire karanlğa gömüldü. Yüzündeki değişimi an be an izlerken içimde gene neler oluyor yaraaaam diye bağırasım geldi.

Kadın yavaşça arkasında uyuklayan gurüha doğru dönüp herkese baktıktan sonra fısıltı gibi bir küfür savurduğunu duydum. Sonra aniden dönüp Birkan'ın yakasına yapıştı.

"N'oluyor lan burada? Enes Arslan'la nasıl bir bağınız olabilir sizin?"

Eh yetmişti ama artık; atılıp Şilan denen doktorumsuyu Birkan'dan ayırdım. O hengamede gözlerini açabilenler yavaş yavaş ayılmaya başlamışlardı. Josefina elinde bir bardak kahve ile yanımıza geldiğinde Şilan'la birbirlerine bakıp sonra bir an da tek kollarıyla birbirlerine samimi bir kucaklaşma sundular.

"Şilan mı o?"; "Siktir lan?"; "Oha onca yıldan sonra mı?"; "Ne, Şilan mı?"

Uyuyan grup ayaklanıp Josefina ve Şilan'ın ayrılan bedenlerine baktılar. O ukala kadından eser kalmamıştı bir anda, öyle mahcup duruyordu ki bir an için ruhu ele geçirildi sandım. Tek elini kaldırıp yere doğru bakarak "Hey." dedi ve herkes tekrardan siktir çekmeye devam etti.

ASLANWhere stories live. Discover now