38 [Final]

1.5K 80 14
                                    

Medya, Bars / Medya; Beyonce - I Was Here (Lyrics)

I was here...
Buradaydım...

I want to say I lived each day, until I died
Ölene dek, her bir günü yaşadığımı söylemek istiyorum.
I know that I had something in, somebodys life
Birisinin hayatında bir yerim vardı biliyorum.
The hearts I have touched, will be the proof that I leave
Dokunduğum kalpler kanıtı olacak gittiğimin,
That I made a difference,this world will see
Bir fark yarattığımın, ve dünya bunu görecek.

I was here...
Buradaydım...
I lived, I love
Yaşadım, sevdim. 

***

/Bars/

Kucağımdaki yumuş yumuş bebekle ve yanımda Arslan'la, mama ve bez takviyesi yapabilmek için alışveriş merkezinin içinde kayıplara karışmış olan annesiyle babasını bekliyorduk. Saçlarıma ulaşmaya çalışıp kucağımda zıplayıp duruyordu ve dengesi bozulacak korkusuyla elimi küçücük sırtından çekemiyordum.

Nasıl kıymetli, nasıl özel ve biricikti; o kadar seviyordum ki her an zıplayıp duran kızarık yanağını ısırabilecekmişim gibi geliyordu.

"Kıskanıcam az kaldı." dedi Arslan gülerek. "Gel oturalım, bu kalabalıkta hemen gelemezler zaten." dediğinde etrafa baktım. Her yer yılbaşı süsleriyle donatılmıştı ve alışveriş yapan insanlar çıldırmış gibiydi. Bu çılgınlığa bebek getirmek deli saçmasıydı ama annesi de babası da onu uzun süre yanlarından ayrı ve uzak tutma fikrine hala sıcak bakmıyorlardı. Bir yanım bu duyguyu bir şekilde anlıyordu ama bebeğime; İpek'e de yazıktı bir yandan. 

Arslan'ın yanımda ilerlerken sürdüğü bebek arabasıyla nasıl da mükemmel bir uyumsuzluk içinde olduğunu fark ettiğimde kıkırdadım. Boş olan arabayı tek eliyle ittiriyordu, diğer eli de cebindeyken adımları o kadar rahattı ki, etrafa yaydığı auranın farkında değildi. Yaklaştığımız kafenin en uç kısmındaki masaya oturmak zorunda kaldık. Çalışanlar o kadar yoğunlardı ki henüz boşalan masayı toplama şansı bile bulamamışlardı anlaşılan. Düzen ve mükemmelliyete takıntılı karakterim hemen sinirlenmişti. Artık çalışmıyor olabilirdim ama yılların getirdiği alışkanlıklardan da vazgeçecek değildim. Standartlarım vardı ve aşağısıyla tatmin olacak değildim.

"Hoşgeldiniz, kusura bakmayın." diyerek masayı toparlamaya çalışan kız o kadar dağılmıştı ki, bir an acıdım. Muhtemelen işe başlarken sımsıkı topladığı saçları, oradan buradan fırlayan tutamlarla kuş saldırısına uğramış gibi duruyordu. Tepsiyi boşlarla doldurup masayı sildikten sonra, " Hemen menü getiriyorum." dedi ama  Arslan araya girip ikimiz için de sipariş vermişti. Bense, İpek'le oynamaktan bir şeyler içebileceğimi sanmıyordum. 

Bir süre öyle vakit geçirdikten sonra çalan telefonla Arslan'a baktım. Ekrandaki isme gülerek bakmış ve hemen açmıştı.

"Geldiniz mi? Nerdesiniz?"

Gelebilen bir kaç kişi olacaktı. İnci olmayacaktı çünkü yılbaşı için iş almıştı. Sahnede olması gerekiyordu ve doğal olarak Doğukan da gelemeyecekti. Feda ve Doruk da konsere VIP davetlilerdi. Prenseslerini kırmayacaklarını bildiğimden gelmeyeceklerini öğrendiğimde ısrar etme gereği duymadım. Üç yıl içinde ilerleyen dostluğumuz sayesinde zaten çok uzun sürmeyen zamanlar girmişti aramıza sadece. 

Sami ve Nalan zaten buradaydı. Zeynep nişanlısıyla, Sıla ise sevgilisiyle gelecekti. Zeynep'i hiçbir şey durduramazdı çünkü İpek'i görmek için iki eli kanda da olsa gelirdi. Sıla ise, bunu sevgilisiyle ailesinin karışamayacağı bir yerlerde vakit geçirmek için kullanıyordu. Geliyor olmaları sebeplerini önemsiz kılıyordu zaten.

ASLANWhere stories live. Discover now