III

4.1K 218 44
                                    


~

Jungkook en sonunda zorlada olsa arkasındaki adamın kollarından kurtulmayı başardı.

"S-sen de kimsin? N-neredeyim ben?!"  Jungkook paniklediği gibi ne yapacağını bilemeden, geriye doğru adamdan uzaklaşmaya başladı."Korkma tavşan, sana zarar vermeyecegim... tabii bana itaat etmeyi inkâr etmediğin sürece." Jungkook geri gittikçe adam da ona yaklaşmaya başladı.
"S-sana nasıl güveneceğim ki ben?! Daha kim olduğunu bile bilmiyorum!" Sırtı duvarla buluştuğunda olduğu yerde kalakaldı. "Peki o halde, benim adım Taehyung, Kim Taehyung. Ben senin sahibinim tavşan, ve hiç merak etme en sonunda bana güveneceksin..." cümlesi bittiğinde artık aralarında santim fark vardı.
Jungkook Taehyung'ın o şehvetli bakışları altında titremeye çoktan  başlamıştı. 

Taehyung, Jungkook korku ile başını eğdiği gibi anında  parmaklarını çenesinin altına yerleştirip, çenesini yukarıya doğru kaldırdı. Eh tabi o bakışa karşılık veremeyecek duruma çoktan gelmişti bile.
"Ben senin gözlerinin içine baktığımda, sende aynı şekilde yapacaksın anlaşıldı mı?  Aksi taktirde..."
"T-tamam Tae-"
"Bana tam şu andan itibaren efendim diyeceksin, eğer bana ismimle hitap edersen bunu ödemek zorunda kalacaksın tavşan tamam mı?" Jungkook daha cümlesini bitiremeden Taehyung onu yarıda kesti. Jungkook, aralarındaki bakışmayı sürdürebilmeye çalışırken bir yandan da hızla kafa salladı.
"Kelimeleri kullan tavşan."
"E-evet e-efendim." Ciyaklamaya o kadar yakındı fakat son anda kılpayı kurtardı.
"Güzel, şimdi derhal odana geç, akşam yemeğine zamanında yetişmesi istiyorum. Geç kalma olur mu?"
"P-peki."

Ardından Taehyung odadan çıktı, Jungkook'u öylece salak gibi odanın ortasında bırakarak. Jungkook ne olup bittiğini anlamak için başını bir o yana bir bu yana çevirdi.
"Neyin içine düştüm ben böyle?..."
Derin bir iç çektikten sonra odadan ayrıldı ve yine önceden durduğu koridora çıktı.
'Şimdi nereye gideceğim ki ben?'

"Sen şu V'nin bahsettiği tavşan çocuk olmalısın, öyle değil mi?"
Arkasından aniden gelen sesle yerinden sıçradı.
'Bugün neden herkes durduk yere arkamda beliriyor böyle?!'
"E-evet o benim, sanırsam..."
Bu adam da Jungkook'tan daha uzundu, Altın Gül rengindeki saçları onun gözlerinde çok yumuşak duruyordu, kendini karşısındaki adamın saçlarıyla oynamaktan zor alı koydu.

"Merhaba benim adım Jin! V'nin arkadaşlarından biriyim ve bu malikânenin şefiyim." Jin gülümsedi ve tamda Jungkook'un yapmak istediği hareketi yaptı, küçüğüm açık kahve saçlarını karıştırdı. "Sen çok tatlısın ya, sanırım benden küçüksün. Kaç yaşındasın?" Dürüst olmak gerekirse Jungkook çoktan onu sevmişti hatta alışmıştı bile, çok nazik ve sevecen bir tipti ona karşı. "Adım Jungkook ve yakında 20 yaşına gireceğim."
"Ne zaman peki?"
"2 hafta sonra, 1 Eylül'de."
Cevabına karşılık Jin'in dudakları 'o' şeklini almasıyla gözleri de faltaşı gibi açıldı.
"Ah çok yakınmış! Belki senin için bir kutlama hazırlayabiliriz. Ne dersin? Kulağa hoş geliyor mu?"
Jungkook o tavşan dişlerini göstererek kocaman gülümsedi.
  "Evet evet lütfen!" Jin onun bu çocukça ama bir o kadar da tatlı davranışına güldü. "Pekala o zaman halledildi bil! Ama bu sadece aramızda kalacak tamam mı? Her neyse, sen neden burada yalnız başına dikiliyorsun Kookie?"

'Kookie...'
Arkadaşlarının ona verdiği takma ad, cidden onları unuttuğuna inanamıyordu. Şu anda ne yaptıklarını merakla düşünüyordu, onu mu arıyorlardı acaba? Endişelenmişler miydi? Hiç bir fikri yoktu. Onlarla nasıl konuşacağını veya onları tekrar ne zaman görebileceğini bilmiyordu.

"Hey, hey Jungkook, sen iyi misin? Kötü bir şey mi söyledim?" Jin küçüğü dalıp gittiğinden dikkatini tekrardan çekebilmek için elini Jungkook'un yüzünün önünde sağa sola sallamaya başladı. Jungkook kafasını hafifçe salladı, gerçekliğe geri döndü.
"H-hayır hyung her şey yolunda hiçbir sorun yok... efendi V odama gitmemi istedi fakat odama giden yolu bilmiyorum. Bulmama yardım edebilir misin?" Bir sorun olmadığını öğrendiğinde Jin'in o endişeli ifadesi yerini tekrardan bir tebessüme bıraktı.
"Tabiki ederim, beni takip et." Ve sonra Jungkook'un elini tutup onu doğruca odasına götürdü.

"İşte burası, istersen gidip bir duş alabilirsin veya sadece üstünü değiştirebilirsin, şimdi gitmem gerek akşam yemeğinde görüşürüz Kookie."
"Çok teşekkür ederim Jinnie hyung hoşçakal."  Küçüğün ona verdiği bu ad kalbini bir an için ısıttı, kendisi de hoşçakal dedikten sonra odadan ayrıldı. Jin odayı terk ettikten sonra, Jungkook yine tek başınaydı.
Kendini yatağın üstüne bırakıp gözlerini kapadı, şu iki günde başına gelenlere aklı ermiyordu.
'Ne yapacağım şimdi ben? Daha bu odayı tek başıma bile bulamıyorken, çıkışı nasıl bulacağım ki?' Düşüncelerini yavaşça alnına vurarak bir son verdi.

Çok uzun sürmeden yatağının yanındaki komodinin üstündeki kitapların arasındaki bir cisim dikkatini çekti, daha iyi görebilmek için kafasını biraz yukarı kaldırdı.
Gözleri heyecanla büyüdü, o onun telefonuydu! Kitapları yere ittirdikten anda hızla telefonu eline aldı. Hemen telefonu açtı fakat ekran kilidini girdiğinde ekrana öylece bakakaldı, çenesi neredeyse yerle buluşmuştu. Tüm uygulamalar silinmişti, rehber ve mesajlar dışında. Arkadaşlarının olduğu grubu bulmaya çalıştı fakat ne yazık ki o da tümüyle silinmişti.
Paniklemeye başladıkça kalbi de o hızda atmaya başladı.
Kısa süre sonra, aklına numaraları geldi âdeta bir ampul kafasının üstünde yanmaya başladı.
'En azından numaralarını hatırlıyorum, şükürler olsun!'
Aklına gelen ilk numarayı girmeye başladı, o Yugyeom'un numarasıydı. Arama tuşuna bastı ve telefonu açmasını bekledi...

Ama hiç açmadı.

Yugyeom'un neden telefona cevap vermediğini bilmiyordu, denedi denedi ve tekrar defalarca denedi fakat bu sadece onun için zaman kaybıydı.

Sonra Baekhyun'u aramayı denedi.
Ardından Lisa'nınkini.

Ama hiçbir telefonlarına cevap vermedi. Telefonu yatağın üstüne koyup hemen yanı başına oturdu. Çıplak bacaklarına düşen sıcak göz yaşlarını hissetti. Birinin bile açmadığına inanamıyordu.

'Sanırsam babam haklıymış...'
'Sanırsam diğer öğrenciler de haklıydı...'
'Ben değersiz biriyim, bunların hepsi sadece roldü.'
'Kimse beni en başından beri istemiyordu zaten.'

'Bana karşı olan o tüm 'sevgi'yi haketmiyordum.'

'Hepsi sahteydi zaten.'

'Biliyordum...'

~

11 gün olmuş ya üzgünüm  :(
Her neyse en azından geçirebildim daha da geç kalabilirdi. 💞

 💞

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓Where stories live. Discover now