XXI

647 41 12
                                    

~

Herkesin gözleri Bayan Kim'in ağzından çıkan sözlerden sonra, şu zamana dek düşen sandalyeyle duydukları, oluşan sessizliği yok eden en yüksek gürültüye doğru yöneldi. Gürültünün geldiği yöne baktıkların da Taehyung'ın sandalyesinin yere devrildiğini kendisinin de onun annesi ve babasına doğru nefret dolu gözlerle baktığını fark ettiler, sinirden titreyen ellerini bir çift yumruğa dönüştürmesiyle boynundaki ve kollarındaki damarlar belirginleşmeye başlamıştı bile. Taehyung'ın aldığı nefesi duymaları içinde artan kızgınlığı ölçebiliyor hale getirtti.
"Taehyung kendine gel ve yerine geri otur, ne yaptığını sanıyorsun sen?!"  Bay Kim, Taehyung'a her zaman yaptığı gibi bağırmıştı/emretmişti ama hayır, bu sefer dediklerinin geçerliliği Taehyung için yoktu. Ebeveynleri oğullarının bu denli kızgınlığına ömürleri boyunca şahit olmamışlardı, Bayn Kim oturduğu sandalyede dona kalmış kocaman açtığı gözleriyle oğluna bakakalmışken Taehyung'da aynı şekilde ona bakıyordu, elinde olsa gözlerindeki öfke ateşiyle vücutlarında delikler açabilirdi. Babası bir sefer daha oğluna bağırdı, ancak daha yüksek bir tonda şu an tıpkı şu anlaşmaya çalıştığı birinin sağır olduğunu bildiği halde bağırarak konuşmaya devam eden aptallara benziyordu çünkü Taehyung kim olursa olsun birini dinlemeye iradesi kalmamıştı o artık sadece öfkesini dinliyordu. "Kim Taehyung sana yerine geri oturmanı söyledim! Kendimi tekrarlamamı istemiyorsan derhal yerine otur!"
Jungkook, Taehyung'ın gözlerine baktığın da gördüğü öfke yüzünden başını kaldırıp bir daha bakamadı, Jungkook sanki bugün yeterince irkilmemiş gibi o tanıdık ama bu sefer babasına karşılık daha yüksek sesle içinde deprem olmuşçasına birkez daha irkildi.
Bu ses hayatı boyunca duyduğu en korkunç ses olabilirdi onun için.

"HİÇBİR ŞEYİNİ BİLMEDİĞİM BİRİYLE ASLA EVLENMEM BEN! BUNU SİZLE DEFALARCA TARTIŞTIM ZATEN ANLAMIYOR MUSUNUZ SİZ?!"

Jungkook duyduklarıyla şaşkına uğradı, başını kaldırdı ve Taehyung'ın ona birkez olsun dönüp bakmadığı gözlerine odaklandı. Duyduklarını inanamıyordu.

'Defalarca mı?...'

"Taehyung tatlım sakin olur musun? Lütfen bak evlenmek zorunda-"

"NEDEN EVLENMEK ZORUNDAYIM Kİ? NEDEN TAM DA ŞİMDİ HEPİMİZİN ÖNÜNDE NEDENİNİ SÖYLEMİYORSUNUZ HA?!"

Diğerleri -Jungkook dışında- Bayan Kim'e bir cevap beklercesine gözlerini diktiler. O da aynı şekilde, hepsine birer birer baktı alnında endişeden başka bir şey yazmıyordu fakat en sonunda gözleri tekrardan oğlununkilerle buluştuğun da, yüzünde bir anda ciddi bir ifade belirli verdi. Dudaklarını sımsıkı bir şekilde birbirine bastırarak düz bir çizgi haline sokarken kaşlarını da çattı.
"Taehyung bu aile içinde bir konu ve bunu sen de çok iyi biliyorsun. Şimdi yerine otur ve birkez olsun bizi dinle-" "BİRKEZ OLSUN MU?! SİZ ŞAKA MI YAPIYORSUNUZ?! ŞU YAŞIMA KADAR İKİNİZİNDE TÜRLÜ PİS YALANLARINI UYUP DURDUM BEN VE HALA GELMİŞ BANA BUNUN ZITTINI MI İDDİA ETTİĞİNİZİ SÖYLÜYORSUNUZ?!
Taehyung artık dayanamamış, masanın etrafından dolanarak ailesine hızlı adımlarla yaklaşıyordu ki, Bay Kim ve Jin aynı anda yerlerinden fırladılar.
Ancak Bay Kim olduğu yerde dikilirken Jin aksine Taehyung'ın önüne geçirerek ellerini omuzlarına onu durdurmak için yerleştirdi ve kulağına tek onun duyabileceği tonda konuşmaya sesindeki paniği belli ederek başladı. "Hayır hayır Taehyung lütfen dur! Lütfen sonunda canı yanan sen olacaksın!" Jin bir an olsun, Taehyung'ın durmasıyla işe yaradığını düşündü. Aralarında alan kalmamıştı Taehyung hyung'ının ötesine geçip bir an önce ebeveynlerine ulaşmaya çalışıyordu, aklından saldırmak ve parçalamak dışında bir şey geçmiyordu. Ancak Jin yanılmıştı,
"BIRAK BENİ!" Taehyung boştaki elleriyle Jin'i ittirdi, ancak onu düşürecek hızda değildi. Bulundukları durum onları zaten şoka sokmuşken genç adamın yüzünde durduk yere oluşmaya başlayan tüyler ürpertici bir gülücükle daha da şaşkına uğradılar, ardından Taehyung kahkaha atmaya başladı.
"Sen, senin gibi bir pisliğin bana zarar veriip vermemesi sikimde bile değil! Ancak senin benim evlenip evlenmemene karar vermene asla izin veremem! Yaptıklarınız yaptırdıklarınız artık burama kadar geldi!"
"Ağzını toparla genç adam ne biçim konuşuyorsun sen öyle?! Karşında baban duruyor sokakta rastladığın bir herif değil!" Tam Taehyung babasının hala ona karşı direnişine karşılık olarak son adımlarını kaldırdığı etine batırdığı tırnaklardan kar beyazına dönen parmak uçlarından  yumruklarıyla atıyordu ki, gözünün ucuyla solunda oturduğu yerde Jungkook'u gördü. Miniğinin bağırışmaları durdurmak niyetiyle avuçlarını kulaklarına bastırıp gözlerini yumduğunu fark etti, Taehyung olduğu yerde durdu öfkesinden tuttuğu nefesini rahat bırakırken elini kaldırıp işaret parmağıyla dış kapıyı işaret etti.
Bir yandan da dudaklarını olabildiğince güçlükle ısırıyordu ki kendini bağırmaktan alı koyabilmek için. "Sadece-Sadece terk edin burayı, duydunuz mu beni? Bir an olsun ki belki düzeliriz diye düşünmüştüm ama yanılmışım. İkinizin de bir daha ne yüzünü görmek ne de sesini duymak istiyorum." Taehyung şimdiden zorla tutulan hıçkırıkları duyabiliyordu, bu hıçkırıkların sahibini çok iyi biliyordu ve bilmek de canını yakıyordu, meleğinin yanına koşup onu kollarının arasına alıp, taa ki hıçkırıkları durana dek ona öylece sımsıkı sarılamayacağını bilerek oracıkta vücudunun ağırlığını artık taşıyamayacak duruma gelen ayaklarının üstünde dikilip kaldı.
Elleri de ayakları gibi titriyordu.
Annesinin de babasının yanına ayağa kalkıp geçtiğini gördü, o da oğluna inanamayan, hayal kırıklığına uğramış gözerle bakıyordu. "Bundan bu şekilde paçanı kurtaramayacaksın ayrıca senden bu çocukça davranışlarından kurtulmanı istiyorum! Bize karşı ve özellikle annene karşı böyle konuşabildiğine inanamıyorum! Ve bir de..."
Taehyung'ın gözleri sonunda annesininkilerden sıyrılıp babasınınkileri buldu, neyin yaklaştığının farkındaydı.
"...bu burada bitmedi Taehyung, bu tavırlarının bedelini ödeyecek ve ne dediysek yapacaksın."

Bay Kim karısına kapıyı göz ucuyla işaret ederek gideceklerini iletti, Taehyung annesinin o ayakta tutmaya direndiği ciddi surat ifadesinin yerine bozulduğunu gösteren bir ifadeyi koyduğunu görmesine rağmen, kalbinde ilk defa acıma veya suçluluk duygusu hissetmediğini fark etti. Böylesi daha iyiydi ona göre ancak babasının son sözlerinden dolayı içini bir endişe kaplamadı değil, yutkundu ama öfkesi endişesini bastırıyordu. Annesi ve babası malikaneden geçirdikleri şok ve oğullarına olan öfkeleriyle ayrıldılar. Hepsi gözlerden kaybolan ikilinin ardından gelen kapı çarpılmasının ardından Taehyung'ın yere düşen sandalyesini tüm gücüyle tekmeleyip -kırılmasına neden olarak- arka kapıdan koşar adımlarla ayrıldığını gördüler. Jungkook ile şu an yüzyüze gelemezdi, eğer gelirse eninde sonunda ona da bağırabileceğini biliyordu. Araları daha yeni yeni düzeliyor ve güçlü bir bağ oluşturuyorlardı, Taehyung bunu bir hamleyle yıkmak istemiyordu,  şimdilik sadece kalbinin yıkılmasına izin verecekti. Dışarı çıkmaya yakın hala hıçkırık ve ağlama seslerini duyabiliyordu, bir an için geriye dönüp olay esnasında düşündüğü gibi onu kollarına almalı mıyım ya da gitmeli miyim diye düşündü ancak dediği gibi, şu an onunla yüzleşemezdi ve böylelikle malikaneden uzaklaştı.

~

Dakikalar önce yaşanan olaylar üzerine diğerleri gibi Yoongi de şok içindeydi. Doğruca en küçüğün yanı başına geçti. Önüne gelmesiyle birlikte onu göğsüne doğru yaklaştırdığı an küçüğün göz yaşlarının üstünden aşağı süzülüp yarı yolda tişörtüne işlediğini hissedebiliyordu ama umrunda olmadı, Jungkook'un ellerini üstünde yerleştirdiği kısımlarda yumruk yapıp kendine daha çok çekmesine, daha şiddetli ağlamasına izin verdi. Jungkook o an sadece Taehyung'ın bir anlık değişimine değil, ailesinin dediklerine yanıyordu. Onlara bir türlü inanamıyordu her şeyin bariz ortada olmasına rağmen, ona bunlar şaka gibi geliyordu. Ne kadar saçma olacağını düşünse de onların malikaneye geri dönüp şaka yaptıklarını itiraf ettiklerini düşledi bir an ama olmayacaktı, olamazdı da. Alnına işleyen öpücükler ve her şeyin yoluna gireceğini fısıldayan boğuk ama bir o kadar rahatlatıcı sesle kendine geldi, ses Yoongi'ye aitti.
Ardından bir el saçlarının arasına daldı ve okşamaya başladı, parmaklar saçlarının arasında daireler çiziyordu, dans eder gibi.
Elin sahibinin sesini duyduğunda bu kişinin Hoseok olduğunu anladı.
Bir süre sonra geri çekildi gözleri şişik ve kızarmış bir haldeydi ağlamaktan, eskilerin yerini alan göz yaşlarının çizdiği desenler hala yanaklarındaydı. Jungkook kaldırdığı başıyla etrafındaki figürleri süzdü, kalbi bir açık bekliyordu, şaka olduğunu ortaya dökecek bir sırıtış bekliyordu yine umutsuzca ama yoktu, hüzünden başka geriye kalan bu beş yüzü  hiçbir şey süslemiyordu. "H-hyung, Jin h-hyung. L-lütfen bunların h-hepsi bir ş-şaka öyle d-değil mi? H-ha değil m-mi?" Dinmek bilmeyen hıçkırıkları konuşmasına izin vermezken cevap bekleyen meraklı gözleri durmadan göz yaşı döküyordu. Üstündeki tüm gözler bir an için olsun ondan ne ayrılabilmiş ne de neşe saçabilmişti. Sonunda tüm gözler sessizliğin arasından duydukları iç çekişle Jin'e döndü.

"Hayır Kookie... ama şimdi gidip Taehyung'ı , başına kötü bir iş açmadan once gidip bulmamız gerek."



~

Taehyung meleğim nereye gidiyorsuun

 

〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum