#28

4.2K 197 77
                                    


Kol geziyor etrafta kaybolmuş ruhlar
Bedenlerini arıyorlar
Zira çoktan çürümüştü bedenleri
Soğuk ve karanlık toprakta.

Ruh ve beden ayrı düşmüştü birbirinden
Başı boş kalmıştı bedeni
Bekler karanlık ve soğuk toprakta
Kendisini hak eden tini.

Ağlıyordu ruh
Onu kabul etmeyen bedenin başında
Ödüyordu kötü olmanın bedelini
Kabullenmiyordu beden onu
Affetmiyordu ruhunu
Affedemiyordu.

Acıyordu beden ruha
Bu kadar kötü olduğu için
Kendine kızıyordu ruh
Bu kadar kötü olduğu için.

Şu anda son dersteydik ve yakın zamanda bu dersten de kurtulacaktım. Tabi daha yirmi dakika olduğunu saymazsak. Kafamı sıraya yasladım ve gözlerimi kapattım. Planı tekrar aklımdan geçirdim. Sorun çıkmazsa muhtemelen başarılı olurduk. Ama sorun çıkma ihtimali de vardı. Çünkü o adamı daha önce de yakalamaya çalışmıştık. Hatta elinden son anda kurtulmuştuk. Adamın bu sefer tetikte olacağını düşünüyordum. Büyük ihtimal de öyle olacaktı. Bu sefer daha dikkatli olmamız gerekiyordu.

Duyduğum zil sesiyle başımı hızla sıradan kaldırdım. Zaman ne çabuk geçmişti? Gerçi ne zaman düşüncelere dalsam hep böyle oluyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum.

Eşyalarımı hızla çantama koydum ve çantayı sırtıma taktım. Sınıftan çıktığım gibi merdivenlerden inmeye başladım. O sırada Melis yanıma geldi. İkimiz de konuşmadan merdivenlerden indik ve onun arabasına yöneldik.
"Arya?"
"Efendim?"
"Sence bu sefer yakalanır mıyız?"
"Zannetmiyorum. Eğer dikkatli olursak sorun olmaz."

Melis kafasını aşağı yukarı salladığında arabanın önüne gelmiştik. Arabaya bindik ve Melis motoru çalıştırıp sürmeye başladı. Kendi arabamı da okulun önünden bir ara almalıydım.

Sokakları seyretmeye başladığımda Melis radyodan müzik açtı. Evimin önüne geldiğinde Melis arabayı durdurdu. Arabadan inip evime girdim. Saat şu anda beş buçuktu ve sekize kadar hazır olmam gerekiyordu. Tabi önce bir şeyler yemeliydim. Mutfağa gittim ve sandviç için gereken malzemeleri çıkarmaya başladım.

Yemeği yedikten sonra telefonumdan saate baktım saat altıydı. Odama gittim ve kıyafetleri giymeye başladım. Geceleri yaptığımız işlerde olabildiğince siyah giyiniyorduk. Böylece gölgelere karışıyorduk ve görünmüyorduk. Siyah bir pantolon ve siyah uzun kollu bir bluz giydim. Bluz bedenime yapışıyordu. Ellerime, siyah deri eldivenler taktım. Siyah hırka giydim, fermuarını çeneme kadar çektim ve kapüşonunu kafama geçirdim. Siyah bir bandanayı da sadece gözlerimi açık bırakacak şekilde bağladım. Siyah spor ayakkabılarımı da giydikten sonra hazırdım. Aynadan kendime baktım. Açık olmak gerekirse, Azrail'e benziyordum.

Biraz zaman geçirdikten sonra telefonumu alıp saate baktım. Yedi buçuktu. Anahtarımı ve telefonumu alıp aşağı indim. O sırada zil çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda Melis'i gördüm.
"Hadi gidelim." Dedi ve arkasını dönüp arabaya doğru ilerlemeye başladı.
Evden çıkıp arkamdan kapıyı kapattım ve kilitledim. Anahtarı da paspasın altına koydum. Hızlı adımlarla arabaya ilerledim ve arka koltuğa oturdum. Bizim çeteden olanlar buradaydı. Diğerleri, yani Yılanlar çetesinden olanlar da Burak'ın arabasıyla gidecekti.

Melis arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. Geçtiğimiz sokaklardan Burak'ın evine doğru gittiğimizi anlamıştım. Biraz sonra evin önüne gelmiştik. Melis bir defa kornaya bastığında Burak arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştı. O önde biz arkada olmak üzere ilerliyorduk. İki buçuk saatlik bir yolumuz vardı. Eğer trafik olursa üç saat bile sürerdi. Bizimkilere baktım.
"Değiş tokuş gece yarısı gerçekleşecek. O zamana kadar tüm hazırlıkları yapmalıyız." Dedi Melis.
"Katılıyorum." Dedim. Sonrasında bir sessizlik olmuştu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Herkes gergindi ve yapacağımız şeyin zorluğunun farkındaydı. İlk defa olmasa da, insan ister istemez geriliyordu.

Melekler ÇetesiWhere stories live. Discover now