#37

3.7K 172 51
                                    

Medya: Lost It All - Jill Andrews

Yazarın ağzından

2009, 10 yıl önce...

Küçük çocuk oturduğu salıncaktan ayaklarıyla hafifçe kendini sallıyordu. Göz yaşları yanaklarından usulca süzülüyordu. Şu anda babası onu her yerde arıyor olmalıydı. Ancak, küçük çocuk evine gitmek istemiyordu. Evine dönüp tekrar o matem havasını solumak istemiyordu. Belki de inanmak istemiyordu. Zaten hangi çocuk, annesinin öldüğüne inanmak isterdi ki. Hiçbir çocuk istemezdi. O da istemiyordu. Küçük çocuk, hiç istemezdi mesela o trafik kazası yaşansın. Hiç istemezdi, arabanın yolun kenarına taklalar atarak ve parçalanarak yuvarlanmasını. Hiç istemezdi, annesinin ve babasının çığlıklarını duymayı. Ama ne yazık ki, değiştiremezdi geçmişi. Dokuz yaşındaki bir çocuk için bunlar çok fazlaydı.

Başını kaldırıp etrafına bakındı çocuk. Hava kararmaya başlamıştı. O ise saati umursamadan salıncakta oturmaya devam etti. Biraz daha oturduktan sonra parkın girişinden gelen gülme sesleriyle kafasını kaldırıp o tarafa baktı. Yaşıtı gibi duran iki kız parkın girişinde gülerek bir şeyler konuşuyordu. Biri kahverengi saçlı ve kahverengi gözlüydü. Diğeri ise sarı saçlıydı. Ama arkası dönük olduğu için gözlerinin hangi renk olduğunu göremiyordu. Kahverengi saçlı kız, sarı saçlıyı kovalamaya başladı. İkisi de kahkahalar atarak birbirini kovalıyordu. Birden sarı saçlı olan takılıp yere düştü. Kahverengi saçlı onun yanın eğildi. Kızın dizi kanıyordu.

Çocuk, ayağa kalktı ve koşarak kızların yanına gitti. O da sarışın kızın yanına eğildi. O sırada gözleri kızın mavi gözleriyle kesişti.

"İyi misin?"
"Evet." diye başını aşaği yukarı salladı kız, ancak gözleri dolu doluydu. Çocuk, kızı kolundan tutarak kalkmasına yardım etti. Onlarla beraber kahverengi saçlı kız da ayağa kalktı ve arkadaşının koluna girdi. İkisi beraber sarışını banklara taşıdılar ve oturdular.

"Teşekkürler." dedi sarışın.
"Önemli değil."

O sırada çocuğun gözleri kahverengi saçlı kıza döndü. Kız pek konuşmamıştı. Arkadaşının yanına oturdu ve cebinden bir peçete çıkarıp onun kanayan dizine bastırdı.

"Dizin kötü görünüyor Melis. Bence bize gidelim. Annem pansuman yapar."

Demek sarışının ismi Melis.

"Hayır Arya. Zaten izinsiz çıktın. Eğer şimdi gidersek muhtemelen ceza alırsın."

İsmi Arya olan omuz silkti.
"Şu an önemli olan ceza alıp almamam değil, senin dizin."

Melis ofladı. "Benim yüzümden senin başın derde girecek. Dışarı çıkman için de ben inat etmiştim."

"Bir şey olmaz Melis."

Bakışları ikisinin arasında gidip geldi.
"İstersen onu götürmende yardım edebilirim." dedi çocul.

Arya'nın kaşları anında çatıldı.
"Gerek yok. Ben hallederim."

Melis denen kız Arya'yı kolundan tuttu.
"Arya, bence yardım almalısın. Beni tek başını evine kadar taşıyamazsın."

"İyi," dedi bıkkınlıkla ve ona döndü. "Orada öylece dikileceğine gel de yardım et."

Bu kız ne kadar da sertti öyle, diye düşündü.

Melis'in diğer kolunun altına girdi ve yürümesinde ona yardımcı oldu. İkisi beraber Melis'i Arya'nın evine doğru ilerletmeye başladı. Bir süre daha ilerledikten sonra bir evin önünde durduğumuzda Melis ona döndü.
"Teşekkürler."

Melekler ÇetesiOnde histórias criam vida. Descubra agora