1. Bölüm: İsyan

4.6K 227 489
                                    

Öncellikle başlamadan bir şey belirtmek istiyorum, karanlığa tutsak kitabının aynısı değil, kurgu değiştirildi. Nedeni kitap silindiği için konuyu farklı dökmek istedim kaleme...

Benim için kolay olmadı Karanlığa Tutsak'ı bırakmak ama maalesef elden ne gelir.. Kitabı okuyunca bu karakterler aynı, kitap da aynı demeyin, karakterler aynı ve isimlerde. Farklı olan sadece kurgu.

    Tekrar söylüyorum aynı olan tek şey karakterler, kurgu farklı sakın kimse yanlış anlamasın... Umarım desteklerinizi eksik etmezsiniz.. Başlayalım o halde..

___________________

Ceset kokusu burun deliklerime sızarak beynimi işgal etti, yağmur damlaları kuruyan toprakları ıslatarak toprak kokusunu etrafa yaydı. Gözlerim soğuk mermer taşına gittiğinde, acıyla dudaklarıma konan tebessüm taşa dokunmama sebep oldu. Ellerim bir müddet soğuk taşın üzerinde yazan isimde takılı kaldı. Azra Karan. Vücuduma temas eden damlalar, tenimde kızarıklığa neden olmuştu. Ellerim bu sefer toprağın üzerinde gezindi. Yüzümü yalayan rüzgâra inat daha çok durdum yağmur altında. Ciğerlerim nefesi zor görerek nefessiz kalmamı sağladı bir süre. Nefes alamadıkça göğüs kafesim hırpalıyordu vücudumu. Çantamdaki ilacı çıkartıp ağzımın içinde yayılmasına izin verdim.

Bana nefes almayı çok görmüşlerdi.

İlacı çantaya bırakıp, ıslak zeminden kalktım. Uzaktan yansıyan ışık gözlerimi kapatmama neden oldu. Soluksuz bir mücadelede yenilen taraf asla ben olmamalıydım, isyan etmeliydim bu duruma. Çünkü yaşanan her şey benim suçumdu. Yüzümden kayıp giden yağmur damlası avuçlarımın içine düşerek yok oldu. Benliğim gibi. Arabaya doğru yürüdüm ıslak kıyafetlerle, yürümek ağır geliyordu bedenime, adımlar bana inat gitmiyordu ileriye. İsyanım bir kez daha baş gösterdi yokluğa. Ayaklarım gücünü toplamayarak zeminde kendine bir yer edindi. Dizlerim üzerine çöküp iki elimi yerde sabit tuttum.

Kafamın içinde yankılanan çığlık seslerini susturmak için bir çaba göstermedim, ellerimin altındaki beyazlığı kızıla boyayan kanın kokusu nefesime zehir olarak nefessiz kalmamı sağladı. Gözlerim bir yabancının kozasından doğan kelebeğin, ömrünün yetmediğini gözleri önümde kesinleştirerek beni geriye doğru savurdu. Parmak boğumlarım beyazlamıştı. Ellerim kanın rengini taşıyordu.

Kan bir nefesin ilacı oldu.

Önümde diz çöken kişiye bakmak için başımı yukarıya kaldırdım, bir çift mavilikler kavradı benliğimden. Gözleri kızarık, mavileri  dolu doluydu. Lanetli hayatım tekrar düzene girmediği gibi bu saatten sonra da girmiyordu. Benliğim kıvranıyordu acıdan, benliğim isyan ediyordu acıya.

Acı bir kez daha gâlip geldi olmayan hayatıma.

Gözlerim kapanırken dudaklarından dökülen ismim kulaklarımı çınlattı, görünüşüm bulanıklaştı. Hayat bir kez daha olmayan yaşamıma sahip çıktı.

______________

"Daha ne kadar uyuyacak?" Duyduğum sesler gözlerimin açılmasına neden oldu. Görüş alanıma giren beyaz tavan kimsenin göremeyeceği şekilde acıyı kendine hapsetmişti. Bakışlarım kapı ağzında duran arkadaşlarıma gitti. Nazlı ve Raya kapı ağzında doktorla konuşuyor, neden uyanmadı diye adama işgence ediyorlardı resmen. Bu hallerine gülümsedim. Dikkatleri üzerime çekmek için bir kaç kez öksürdüm. Ama duymamışlardı, o kadar dalmışlardı ki konuşmaya, uyandığımı bile anlamamışlardı.

Tutsak                                                              (Tamamlandı)Where stories live. Discover now