17

2.8K 278 283
                                    

Hogsmeade denilen yer küçük, şirin bir köydü. Büyücüler ve cadılardan oluşan bir köy olduğunu Lily'den dinlemişti Mehir. Onunla yan yana yürüyor, arada sorular sorarak etrafı inceliyordu Gökkaya cadısı. Merakı kendisini ele geçirmişti iyiden iyiye.

"Burası da-" derken sözü bir erkek tarafından bölündü. "Aaa, ama Lils, rol çalmayı bırak." Sirius neşeyle sırıtarak Mehir'in yanında yerini aldığında James de sırıtarak kız arkadaşının yanında yerini almıştı. "Bırak, gezdirme görevi benim."

"Ama-" Lily'yi umursamadan Mehir'in elini kavradı ve onu başka bir yere sürüklemeye başladı Sirius. 

"Ayıp ediyorsun." diye haşladı onu Mehir. "Lily sadece iyi niyetli davranıyordu."

"Ve bana alınacağını sanarak çok tatlısın." Sirius arkasına dönüp hala sürüklediği cadıya çapkınca gülümsedi. "Lily üzerine kussam bile bana alınmaz."

Sonunda Sirius'un kendisini sürüklemesine izin vererek nereye gittiklerini merak etmeye odaklandı cadı. Bir dükkana girdiklerinde Sirius ona döndü. "Burası, Balyumruk." dedi. "Türlü şekerlemeler, tatlılar, çikolatalar... Hepsi buradan alınır."

Mehir etrafa bakındı ve birkaç adım atıp raflardaki şekerlemeleri inceledi. "İyi de... Ben şeker sevmem." dedi sonunda. Küçüklüğünde bile şeker yemezdi Mehir, midesini bulandırırdı bunlar. 

Sirius'un yüzünde hayal kırıklığı oluştu. "Sahiden mi?" dediğinde cadı omuz silkti. "Kusura bakma. Bilmeni beklemiyordum tabii."

"Olsun!" Sirius  tekrar ümitlendi. "Haydi, seni seveceğini düşündüğüm bir yere götüreceğim."

Sirius'un çabası takdire şayandı. Mehir'e etraftaki her şeyi göstermek için akıl almaz bir çaba içerisindeydi ve bu durum cadının hoşuna gidiyordu. Sonra bir kitapçıya girdiler. Mehir bu durumu hoş karşıladı, kitapçıları severdi.

"Bir sürü kaynak bulabilirsin burada." dedi oğlan. "İstediğin gibi dolaş."

"Ya sen? Canın sıkılmayacak mı?" 

"Sıkılacak." dedi Sirius, yüzüne bir sırıtma yayılmıştı. "Olsun, sen sıkılmayacaksın." 

Mehir onun bu nazik düşüncesine gözleri parlayarak karşılık verdi ve rafların arasında kayboldu vakit kaybetmeden. Kitap okumayı severdi, ders çalışma anlamında değildi bu sevgisi, okumayı ve hayal dünyasına binlerce karakter katmayı severdi yalnızca.

Eline bir kitap alıp incelemeye başladı, sonra bir başkasını beğendi, beğendiğine bakarken diğeri ona göz kırptı ve Mehir bu sefer de onu kucakladı. İngiliz büyücülük dünyasının kurgu alemi oldukça farklıydı, çok farklı şeyler yazıyorlardı. Türklerinki genelde acıklı aşk romanları olurdu veya mitolojiden esinlenilmiş sonu yine ayrılıkla biten romanlardı. 

"Beğendin mi?" Kulağında duyduğu fısıltıyla önüne döndü aniden ve Sirius ile burun buruna geldi. Oğlanın gri gözleri neşeyle ışıldıyordu. 

"Sirius! Ödümü patlattın." dedi Mehir. Kendisine aniden yaklaşıldığında korkuyordu, avcının her an onu bulabileceğine dair derin bir endişesi vardı.

Sirius onun elindeki kitabı çekip uzaklaştırdı Mehir'den ve ona gülümsedi. Gözleri genç kızın dudaklarındaydı. "Canım sıkıldı." diye mırıldandı.

"Tamam, şu kitaba bakayım çıkarız." Sirius'un delici bakışları kalbini durduracak kadar yoğundu. Her an alev alacak gibiydi vücudu Mehir'in. 

"Veya..." Sirius onun beline ellerini doladığında Mehir nefesini tuttu. "Belki biraz can sıkıntım gider." 

"Sirius..." Ona dur demek isteyen yanının sesini bastıran başka bir yanı vardı: Durma! Öp beni! Sirius dudaklarını yaladığında Mehir'inkiler aralandı ve dayanamayıp onu atkısından kendine çekti. 

𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」Where stories live. Discover now