28

1.9K 219 171
                                    

"Kim bana bu iksirin içerisine pelinotunu niye kattığımızı söyleyebilir?" 

Mehir, iç çekerek başını boş duvara çevirdiğinde yanında oturan Remus merakla onu inceledi. Noel tatili biteli iki gün olmuştu ve kız gittikçe içine kapanmaya başlamıştı. Lily'nin dediğine göre yurt odasında bile doğru düzgün kimseyle konuşmuyormuş.

"İksirin katılaşmasını önleyip içimini kolaylaştırmak için." dedi Mehir, Profesör Slughorn'a dönerek. 

"Gryffindor'a beş puan." Mehir usulca gülümsedi bu habere ancak dudaklarındaki gülümseme hızlı solmuştu. 

Sirius çaprazında oturduğu kıza baktı. Yüzü gittikçe sararmaya başlıyordu Mehir'in. Köşkleri yandıktan sonra iyiden iyiye çökmüştü. Ona yardım etmek istemesine rağmen hiçbir şey yapamıyordu çünkü Mehir onu görmek bile istemiyordu. 

Regulus'la konuşmaya vakit bulamamıştı bir türlü, bir plan yapmak istiyordu ve bunu Regulus'a da anlatması gerekiyordu. Mehir'den bu kadar uzak kalmaya daha fazla dayanabileceğinden emin değildi.

İksiri yapmaya başladıklarında Remus onun iksirine bakıp "Yanlış yöne karıştırıyorsun." diye mırıldandı. Mehir'in ela gözleri kırpışarak iksirine baktığında Remus'un haklı olduğunu gördü. Kabarmaması gereken iksir kabarmaya başlamıştı.

"Harika!" Ellerini saçlarından geçirip derin bir nefes verdi ve kazanı asasıyla boşalttı. "Bir şey de düzgün ilerlese şaşacağım." İksirini yeni baştan yapmaya başladığı için sinirleri daha da gerilmişti, şimşir tozunu öğütürken Remus tekrar söze girdi. "Kendine bu kadar yüklenme."

"Yüklenmiyorum." Mehir'in yüzü buruştu. "Yüklensem fena olmaz ama."

"Birçok şey üst üste geldi farkındayım ama kendini kaybedersen toparlanamazsın." Cadı elindeki havanı masaya bırakıp Remus'a döndü. "Haklısın, bir sürü şey yaşandı ve hiçbiri için kılımı kıpırdatmadım. Kara Han ile ilgili tek bir araştırma yapmadım, Sirius'u lanetlememek için kendimi tutuyorum, evimi kurtarmak için hiçbir şey yapamadım. Boşuna yaşıyorum ben, hiç uğruna."

"Deme öyle." Remus bıçağını kenara bırakıp Mehir'e yaklaştı. "Kara Han ile ilgili araştırmaları arkadaşların yapıyor, evini kurtaramazdın o kadar büyük bir yangına yapabileceğin bir şey yoktu, Sirius'u lanetlememe konusunda sana katılıyorum, boşuna tutuyorsun kendini."

Cadı son sözlerine güldü. "Senin neye ihtiyacın var biliyor musun? Şöyle güzelce ağlamaya." Remus ile göz göze geldiler. "En son ne zaman ağladın Mehir?"

Sirius'u Hogsmeade'de gördüğü gün ağlamıştı. Üzerinden bir buçuk hafta geçmişti. Gerçi ona da ağlamak denemezdi, Mehir'in ihtiyacı olan şey kendini kaybederek ağlamaktı ancak buna izin veremezdi, o kadar zayıf değildi.

"Ağlamaya ihtiyacım yok." dedi kız, havanda dövdüğü tozları iksire katarken. "Benim ihtiyacım olan cevaplar bulmak."

"Onları da bulacağız." Remus gülümsedi. "Merak etme."

Elgin'in gördüğü görü hala aklını kurcalıyordu Mehir'in. Kırıklar her yerde. Yapmak zorunda olduğun şeye yürüdüğünü görüyorum. Sonradan Tanrı olana yürüyorsun. 

Kırıkların her yerde olduğu doğruydu, Mehir ne kadar tek parça kalmaya çalışsa da kalbi, ruhu, bedeni her yeri paramparçaydı. Yapmak zorunda olduğu şey neydi peki? Muhtemelen başındaki olayla alakası vardı. Belki ölümüne yürüyecekti?

Ders çıkışı hala Elgin'in görüsünü kafasına takarken arkasından ona yaklaşan Sirius'u görmedi. Büyücü, aniden önüne geçip onu durdurduğunda irkildi. Ela gözleri saniyesinde öfkeyle parlamıştı. "Ne var?" dedi sakin tutmak için çabaladığı sesle.

𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin