11

3.5K 369 257
                                    

Merhabalar!

Uzun bir aradan sonra tekrar karşınızdayım. Yine bir bu kadar ara veririm kesin ama vermemeye gayret edeceğim.

Onun haricindee... Sizden bir ricam var, okuyan herkes bölüme, satır aralarına yorum atsın. Başka türlü yazma şevki gelmiyor çünkü.

Yakında tekrar görüşürüz. Bir sonraki bölüm Cadılar Bayramı olacak!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!

Ölümden daha zor olan tek şey, ölümün yasını tutmaktı belki de. Hiç bitmeyen, derinden sarsan bu yas gün geçtikçe kendini daha az hissettirse dahi hep oradaydı, yüreğin tam ortasında.

Mehir, bugün yasını daha derinden hissediyordu.

Çünkü bugün annesiyle babasının ölüm yıl dönümüydü. En büyük ve kanlı kaybının yıl dönümüydü.

"Mezarlığa gidebilir miyim?" diye sordu müdiresine. Her yıl ailesini Zincirlikuyu mezarlığında ziyarete giderdi, özellikle bu günde onları anmak için mezarlarını görmeye ihtiyacı olduğunu bilirdi.

"Bu dönemde tehlikeli duruyor." Kadın önündeki evraklardan başını kaldırdı. "Avcı sana bu denli yaklaşmışken."

"Bu benim için önemli." dedi güzel cadı başını dikleştirerek. "Gitmem gerekiyor."

Müdire iç çekti. "Kılık değiştirmeni tavsiye ederim."

Mehir hafifçe gülümsedi, ailesini görebildikten sonra nasıl gözüktüğü mühim değildi.

"Elbette hocam."

"Ayrıca, en azından yanında bir refakatçi bulunmasını öneriyorum." Müdire, Mehir'e endişeyle baktı. Bu günün onun için anlam teşkil ettiğini biliyor olsa da birincil önceliği son kalan Gökkaya'yı hayatta tutmaktı.

"Adal gelmekten memnun olacaktır efendim." dedi Mehir. Müdire başını iki yana salladı. "Hogwarts'tan birinin gelmesini tercih ederim. Feniks'ten iki Türk kanı fazla koku yayar."

"İngilizleri feda etmek istiyorsunuz."

"Feda etmek demeyelim..." dedi kadın. "Sadece dikkati üzerinize çekmenizi engellemeye çalışıyorum."

Mehir iç çekti. "Kimi önerirsiniz?"

"Kiminle gitmek istersen onunla gidebilirsin." dedi müdire. "Sorun değil."

Mehir odadan çıkarken böyle bir teklifle kime gidebileceğini düşünüyordu. James ve Lily birlikte kıkırdayarak yanından geçtiğinde onları elemişti bile.

Sonra aklına Adrian geldi ve yüzü ekşidi. Ailesinin mezarına onu anlayamayacak biriyle gitmek istemiyordu. Özellikle safkan olmadığı için insanlara zarar veren birini hiç istemiyordu.

Sonra aklına başından beri aklını kurcalayan isim geldi. Sirius Black. Evet, kendisini anlayan o kişiyle gidebilirdi. Ona eşlik edecek daha iyi bir kimseyi düşünemiyordu.

Karşıdan gelen yakışıklı büyücüyü gördüğü anda başka bir şey istesem kabul olur muydu diye düşünüp yanına adımladı hızlıca. "Sirius!"

Oğlanın gri gözleri kıza döndü. Mehir'in ona seslendiğini duyunca aniden heyecanlanmıştı. "Efendim?"

"Benimle... Bir yere gelir misin? Müsaitsen tabii, öğle yemeğinden sonra." Mehir'in yanakları alev alev yansa da başını dik tutmaya çalışıyordu.

Sirius bu soruyla şaşırdı ve mutlu oldu. Mehir onunla bir şeyler yapmak istiyordu ve bu onun için epey büyük bir zafer sayılırdı. "Elbette!"

𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」Where stories live. Discover now