23

2K 214 120
                                    

Sirius gece boyu sinirinden yerinde tepinmişti, sabahına da pek bir şey değiştiği söylenemezdi. Her an birisine yumruk atacak kadar öfkeliydi. Bir Gryffindor olarak kapana kısılmaktan nefret ediyordu. Tasmalanmıştı adeta ve Sirius o tasmayı kırıp atmak istiyordu.

Ama ucu değer verdiği iki kişiye dokunacaktı, bunu göze alamazdı.

Kahvaltı masasına indiğinde gözleri Ravenclaw masasını buldu. Danielle Burton ona bakıyordu halihazırda, yüzüne bir gülümseme oturduğunda Sirius onu gözleriyle öldürebilmeyi diledi ve başını çevirdi. Şimdi Slytherin masasına bakıyordu, aradığı kişi belliydi.

Regulus'a o kadar öfkeliydi ki kelimelere dökemezdi. Kendine nasıl bunu yapmıştı? Nasıl göz göre göre onlardan birisi olmayı kabullenmişti? Henüz on altı yaşındaydı! Hiçbir şeyin farkında olmadığı bir yaştı ve gerçekten kendisini yok etmeye meraklı mıydı bu çocuk?

En çok da kendisine kızıyordu. Olan onca şeye rağmen, Regulus ağabeyini defalarca reddetmesine rağmen onu korumaya devam ettiği için kendisine kızıyordu. 

"Sirius?" Mehir'in tatlı sesiyle gözlerini Slytherin masasından çekip kız arkadaşına döndü. Onun nezaketle dolup taşan ela gözlerine bakmak bir bakıma rahatlatmıştı kendisini. "Efendim güzelim?" 

"Diyorum ki dersimiz yok, ne yapacaksınız?"

"Antrenman yapacağız ikimiz." James ağzındaki çöreği yutup Mehir'e döndü. "Sakın Pati'nin aklını çeleyim deme, en iyi Vurucuma ihtiyacım var." 

Mehir gülümsedi. "Madem öyle, sizi izlesem olur mu?" 

Sirius'un ona bakarken gözleri ışıldadı. "Beni bundan daha çok hiçbir şey memnun edemez Bayan Gökkaya." dedi.

Lily de bin bir ısrar sonucunda gelmeyi kabul etmişti ve şimdi hepsi peş peşe Quidditch sahasına ilerliyorlardı. Sirius, Mehir'in elini sımsıkı tutmuş onu kendine çekmişti. Kızın bedeninden yayılan ince vanilya kokusuna gülümseyip yürümeye devam etti. 

Mehir'den sır sakladığı için gergindi. İçinden bir ses Hogsmeade işinin sonucunun fena bir yere bağlanacağını söylüyordu ve bu durum kendisini hiç rahatlatmıyordu. Bir yanı Mehir'e her şeyi anlatmak istiyordu ama Danielle'in bunu öğrenebilme durumunda Regulus'u ifşa edeceği aklına gelince susuyordu.

"Sen iyi misin?" diye sordu cadı ela gözleri sevdiği yüzü incelerken. "Biraz gergin gözüküyorsun."

"Önemli bir şey değil." Sirius onun saçlarına öpücük bıraktı. "Endişelenme sen."

Mehir gözlerini erkek arkadaşına dikti. "Sana her şeyi anlatmamı istiyorsun ama sen bana anlatmıyorsun, ne biçim iş bu?" dediğinde Sirius iç çekti. "Anlatılacak bir şey yok Mehir, sadece ruh halim gergin. Sebepsiz."

"İyi madem." Lily ile tribünlere doğru ilerlemek için yönlerini değiştirdiler. James aldığı iki süpürgeden birisini Sirius'a attı, oğlan havada tuttu. Sahaya doğru yürürlerken James en yakın arkadaşının ağzını araması gerektiğini biliyordu ama konuya nasıl girecekti emin değildi.

"Ah, harika." diye homurdandığında Sirius çimlerdeki bakışlarını kaldırıp karşıdaki manzaraya baktı. Slytherin takımı antrenman yapıyordu. Sahaya giren iki Gryffindor'u gören Adrian Parkinson aşağı inip onlara yanaştı. "Beyler, saha bizim."

"Sabahtan beri antrenman yapıyorsunuz Parkinson, biraz da bize izin verin." dedi James sakin olarak. "Yenileceğinizi falan mı fark ettiniz yoksa bundan mı bu antrenman aşkı?"

Adrian mavi gözlerini abartılı bir ifadeyle devirdi. "Ne boş hayaller kuruyorsun Potter." Slytherin takımının diğer üyeleri de aşağı inmişti. Sekiz kişi değillerdi, dört kişiydiler. Aralarında eksikler vardı.

𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」Where stories live. Discover now