9

3.7K 338 247
                                    

Mehir odasında oturmuş gözlerini bir noktaya dikmiş düşünürken Lily ve Elgin onu izliyordu.

"Demek... Hogwarts'a geleceksin." dedi Lily sessizliği bozarak.

"Çok tuhaf." Elgin merakla arkadaşını süzüyordu. "Sen ne düşünüyorsun Mehir?"

Kız yanıtlamadı. Ne düşündüğünü bilmiyordu. Ne düşünmesi gerektiğini de bilmiyordu. Tek bir fikir vardı aklında. Arkadaşlarını ve çok sevdiği Feniks'i o ruh hastası avcıdan korumak zorundaydı.

Ve bunun için kaçıp gitmesi gerekiyordu. Ne kadar bir Agza olmasa da kaçmak da Mehir'e göre sayılmazdı. Onun ruhu bir Agza gibi savaşçıydı, savaşmaktan başka çaresi mi vardı zaten?

"Mehir!" Elgin'in sesini duyduğunda irkilip ela gözlerini onlara çevirdi. "Daldın."

"Kusura bakma." dedi. "Benim biraz dışarı çıkıp hava almam lazım."

Mehir odadan çıkarken iki kız onun arkasından baktı. Lily, Elgin'e gülümseyerek "Zor olmalı." dedi. "Biraz yalnız kalmalı bence."

Üzerindeki ince hırkasına biraz daha sarılarak denizi gören balkona çıktı Mehir. Gözlerini siyah bir çarşaf gibi gözüken Marmara Denizi'ne dikmişti.

Gitmek istemiyordu. Evini, arkadaşlarını, okulunu o kadar çok seviyordu ki bencilce bir düşünceyle onları tehlikeye atmayı bile kabullenebilirdi. Ama kabul edemiyordu, Elgin'in, Adal'ın veya herhangi başka birinin o avcının elinde ölebilme olasılığını düşündüğünde kabul edemiyordu.

Çapulcular gece gezmesine çıkmıştı. Sirius ve James hararetli bir konuşmaya -yapacakları sıradaki şaka hakkında konuşuyorlardı elbette- dalmıştı, Remus ise çikolata yiyordu onları dinlerken.

"Hey!" Sirius olduğu yerde durdu. Dışarıyı gösteren camdan Mehir'in dalgalı kahverengi saçlarını tanımıştı. "Gökkaya dışarıda ne yapıyor?"

"Kim bilir Pati?" James omuz silkti ve kolundaki saate baktı. "Ben Lils'i görmeye gidiyorum, geç olmadan çiçeğime iyi geceler öpücüğünü vermeliyim."

"Ben de ders çalışmaya gidiyorum." dedi Remus.

"Beni yalnız mı bırakıyorsunuz?" Sirius dudaklarını büzdü şımarıkça bir edayla.

Remus onun omzunu okşadı. "O kadar da yalnız olacağını sanmam Pati." Bunları söylerken gözleri Mehir Gökkaya'daydı.

İki arkadaş ayrı yönlere giderken Sirius bir süre olduğu yerde durup Mehir'i izledi. Kızın üzerinden nerede düşen bol, hırkasını eliyle toplayıp kendine sardığını fark edince cadının üşüdüğünü düşündü.

Ayakları ona doğru giderken neden kendini devamlı Mehir'in yanında bulduğunu sorguluyordu. Kız kendisini çekiyordu adeta. O kadar farklı bir havası vardı ki Sirius için. Çok sinir bozucu bir kızdı ama bir yanını düşünmeye sevk ediyordu. Ve Sirius'u düşündüren şeyler az bulunurdu.

"Aklını mı yitirdin Gökkaya?" Mehir tanıdık sesi duyunca daldığı düşünce aleminden sıyrılıp Sirius'a baktı. Esen hafif rüzgarla uzun saçları dudaklarına değiyordu, gri gözlerinin rengi bu karanlıkta bile belli oluyordu.

Sirius üzerindeki cüppeyi çıkarıp Mehir'in omuzlarına bıraktı. "İncecik hırkayla hasta olacaksın." Mehir şaşkın bakışlarla onu izledi. Sirius Black'ten böyle bir jest beklemiyordu.

"Bir şey olmazdı." dedi gülümsemeye çalışarak. Sirius, kızın dudaklarındaki bu kıvrılmanın yapmacık olduğunu fark etmişti elbette. "Ben soğuğa dayanıklıyımdır."

𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」Where stories live. Discover now