✦mehir'in yanı✦

1K 131 225
                                    

31 TEMMUZ 1996
Kovuk, Harry'nin on altıncı doğum günü kutlaması.

Harry yüzünde hafif bir gülümsemeyle oturduğu sandalyeden etrafında olup bitenleri izliyordu. İçinde bulunduğu ortam uzun bir aradan sonra ilk kez samimi bir mutlulukla aydınlatmıştı yüzünü.

O gün doğum günüydü. Harry on altı yaşındaydı artık ve gittikçe yaklaşan savaşın ayak sesleri daha net duyuluyordu. Bu ayak seslerini büyük bir netlikle duyabilen Harry ise doğum gününe sevinemiyordu bile.

Fakat herkes onun doğum günü için çok mutluydu, kendisinden bile çok mutluydular muhtemelen. Bayan Weasley her zamanki gibi kocaman bir pasta yapmıştı, Weasley kardeşler güle konuşa masanın etrafına toplanmıştı ve Harry'nin doğum gününü büyük bir hevesle kutlamışlardı.

Sadece Weasleyler de değildi Kovuk'un büyük bahçesindeki masanın etrafında oturanlar. Fleur, Hermione, Tonks ve Remus da masadaki yerlerini almışlardı.

En çok Sirius'un yokluğunu hissediyordu Harry. Onunla birlikte hiç doğum günü geçirme fırsatı olmamış olmasına rağmen en çok onun yokluğunu görüyor, en çok onu istiyordu bu masada.

O öleli bir ay olmuştu, Esrar Dairesi'nde gözlerinin önünde yok olup gidişinin üzerinden bir ay geçmişti ve Harry hala kendini o anki gibi çaresiz hissediyordu. Hiçbir şey yapamadan ailesinden kalan son kişiyi kaybedişini izlemenin çaresizliği üzerindeydi hala daha.

Dumbledore onu Kovuk'a bırakırken Sirius hakkında konuşmak istemiş, Harry'nin nasıl olduğunu sormuştu ve Harry ona iyiyim, demişti. Gerçekten iyi miydi... Pek emin değildi doğrusu.

Sirius onun yıkılmasını ve kendi içine çekilmesini istemezdi elbette, bu yüzden Harry dimdik ayakta duruyor ve savaşı bekliyordu ancak Sirius'un acısı hala çok tazeydi, yüreğini sızlatıyordu.

Önündeki kaymak birasını eline alıp küçük bir yudum içti. Bay Weasley, Harry'nin doğum gününü kutlayacakları için işten eve dönerken herkese bir dolu kaymak birası almıştı.

O, Ginny ve Ron'un birbiriyle şakalaşmasını oturduğu yerden izlerken yanındaki hareketliliği hissedip başını o yöne çevirdi ve Remus'un yanındaki sandalyeye oturduğunu gördü.

Harry onu son gördüğünden beri Remus daha kötü gözüküyordu. Daha çok çökmüş gibiydi, saçlarındaki beyazlar varlığını arttırmıştı sanki, gözlerinin altı gölgeliydi. Kaç gecedir uyumuyordu, kaç gecedir kendini salıvermiş bir şekilde sabahın olmasını bekliyordu bilmiyordu Harry.

Birbirlerine bakarken Remus hafifçe gülümsedi, gülümsemesinin bile bir yanı kırıktı. "Doğum günün kutlu olsun Harry." dedi. "Nasılsın?"

Usulca omuz silkti Harry. "İyiyim, sanırım." dedi. "Sen nasılsın?"

"İyiyim."

Harry ona inanmadı. İnandırıcı bir şekilde söylemediğinden ötürü değildi, inandırıcı bir şekilde söylemiş olsaydı bile inanmazdı. Ancak bozuntuya vermedi, başını salladı ağır ağır ve elindeki içkiden bir yudum daha aldı.

"Dumbledore bana Sirius'un vasiyetini söyledi." dedi Remus ve Harry'nin kaşları hafifçe çatıldı. "Her şeyini sana bırakmış."

Bu da başka bir durumdu. Sirius tüm mirasını Harry'ye bırakmıştı, o korkunç evi ve evin içindeki korkunç ev cinini bile. Harry, Sirius'un neyi var yok hepsine sahip olmuştu.

Onu geri getirebilmek için elindeki her şeyi bir kenara iteceği gerçeğinin oldukça farkında olduğu için elindeki hiçbir şeyi umursamıyordu Harry.

𝐅𝐄𝐍𝐈𝐊𝐒「sɪʀɪᴜs ʙʟᴀᴄᴋ」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin