19-Eğlence♣️

692 24 6
                                    

Multimedya-Eylül'ün Elbises

Medya- Bruno Mars/ Uptown Funk 

19.Bölüm

Keyifli ve biraz tekmeli maçın ardından bizimkisiler duş almak için odalarına çıktılar. Bende odama çıkmak istemediğim için bahçede gezinmeye başladım. Sonuçta bugün son günümdü.
Bankta otururken, yanıma babam geldi.

"Eylül! Rüzgar ve Kağan'ın yaptıkları da neydi öyle!" Babam sinirlenmişti. Aslında yaşananları bilmeyenler için, yaptıkları gerçekten çok kötüydü. Ama bilmeyenler için. Buna babamda dahil. 

"Babacım. Onlar gerçekten kötü bir şey yapmadılar." dedim. Yaptıklarını anlatamazdım. 

"Burada benim askerim ve benim çocuklarım arasında bir şeyler oluyor. Neler oldu bilmiyorum ama umarım, yani biliyorum kötü bir şey yok." Babama her şeyi anlatmadığım için, kendimi kötü hissediyordum. Ama söylesem, üzüleceğinden emindim. Sıkıca babama sarıldım. 

"Merak etme babacım. Gerçekten kötü bir şey yok." diyerek yanağından öptüm. 

"Sana güveniyorum Eylül. Her neyse siz şimdi kesin gidiyor musunuz?" Babam kararımdan emin olmak istiyordu sanırım. Ama ben fazlasıyla emindim. Bir an önce buradan gitmek istiyordum. Tamam fazlasıyla güzel bir yerdi ama Efe buraya dair bütün güzel anılarımı unutturmuştu. 

"Evet baba. Yarın sabah çıkıcaz." Gayet kendimden emin biçimde konuşmuştum.

"Eylül eğer gitmek istemezsen, gitmeyebilirsin." Babam, orada aile tatil anılarımızın aklıma gelip üzüleceğimi düşünüyordu. Belki yalnız hissedeceğime inandırıyordu kendisini. Ama öyle bir şey yoktu. İyi geleceğini biliyordum. 

"Hayır baba. Gerçekten gitmek istiyorum. Hem abimlerde gelecek." dediğim zaman yüzündeki endişe kırıntıları gitti, gülümsedi. 

"Sen ne yapacaksın baba?" Diyerek devam ettim. Direk işe mi başlayacaktı?

"Benimde buradaki işim iki haftaya bitiyor işte. İstanbul'a işime geri döneceğim. Eğer her şeyimi düzene sokabilirsem, İzmir'e yanınıza gelirim." Onaylayıcı biçimde başımı salladım.

..

Biz otururken Kağanlar da yanımıza gelmişti. 

"Akşam için saat yedide yemek rezervasyonunuz var unutmayın. Daha sonra istediğiniz yerde devam edebilirsiniz." Doğru! Bugün yemeğe gidecektik. Saat beşti. Yol yarım saat sürse, yani hazırlanmak için iki saatim vardı. 

"Ben o zaman odama çıkıyorum. Yarın sabah çıkacağımız için valizimi de toplamam lazım. Daha sonra hazırlandım falan derken.." Konuşmamı  bırakarak koşarak odama çıktım. Arkamdan güldüklerini duyabiliyordum. Ama şu anda onları umursamayacak kadar çok az zamanım vardı. Odama gelince, direk duşa girdim. Çıktıktan sonra rastgele giyinip, eşyalarımı toplamaya başladım. Valizime giysilerimi yerleştirdim. Acilen alışveriş yapmam lazımdı. Efe ile aldığımız birkaç parça eşyayı  da kullanmak istemiyordum.  Bütün eşyalarımı valizime ve çantama yerleştirdikten sonra, Amerika'dan büyük beğeniyle aldığım, beyaz elbisemi giydim. Çok sade bir elbiseydi. Sadece cesur bir sırt dekoltesi vardı. Umarım Rüzgar sorun çıkarmazdı. Elbisemi giydikten sonra makyaja başladım. Eyeliner çektim. Çok hafif pudra ve far sürdüm .En son olarak da kırmızı rujumu dudağıma yaydım. Hemen saçlarımı açıp maşa yapmaya başladım. İşim bittikten sonra yanlardan bir kaç tel topladım. Aynada hoş göründüğüne karar verip, bordo rengindeki topuklu ayakkabılarımı giydim. Aynı renk çantamın içine de telefon ve birkaç gerekli eşyayı koydum. Tam o sırada kapım çaldı. Saate bakınca 18.20 olduğunu gördüm. Rekor hızla hazırlanmıştım. Hemen gidip kapımı açtım ve olduğum yerde kalakaldım. Karşımda Rüzgar vardı ama ne Rüzgar. Koyu renk kot pantolonu, kırmızı tonlarındaki gömleği, lacivert blazer ceketi ve dağınık ama bir o kadar da özenle yapılmış gibi duran saçlarıyla göz alıcı duruyordu. Ben onu süzerken, o da aynı işlemi bana uyguluyordu. Gözlerinde hayran parıltılar vardı. Gözleri elbisemin boyunda kaldı, kaşlarını ne kadar çatsa da üstünde durmadan devam etti. Gözleri gözlerimi bulunca gülümsedi. 

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now