26-Kandırılmak♣️

448 20 10
                                    

Bölüm Şarkısı- Bruno Mars/Grenade

26.Bölüm

"Şu an buradan gitmiyorsam emin ol tek nedeni neler olduğunu anlayamamam. Söylesene Rüzgar neler oluyor? Kim o kız? Neden öyle konuşuyor? Konuşsana Rüzgar!" Rüzgar'ın karşısında dikilmiş konuşmasını bekliyordum. Ağzından çıkacak şeyler hayatımı karartabilecekken, tam tersi Rüzgara daha da bağlanmamı sağlayabilirdi. Ama öncelikle konuşup cevap vermesi gerekiyordu.

"Cevap versene Rüzgar!" Bu sefer başaramamıştım işte sesimin güçlü çıkmasını başaramamıştım. Gözümden benden habersiz akan yaş yüzünden sesimde çatlamıştı. Olması gerekenin tersine zayıf ve güçsüz çıkmıştı. Sesimi fark eden Rüzgar, bakışlarını denizden çekip hemen bana döndü.

"Ağlama! Bir sürtük kızım söyledikleri yüzünden kendini üzme! Sadece bana güven Eylül. Emin ol sana söylemiyorsam, sadece senin iyiliğin için. Lütfen inan bana güzelim."

Çaresizlikle gözlerimi denize diktim. Mantığım ona inanmamamı söylerken, kalbim tam tersini söylüyordu. Zaten bu zamana kadar ona güvenmemiş miydim? İlişkilerin temeli de güvene dayalı değil midir?

..

O yaşananlardan sonra tekrar konuşma içerisine girmemiştik. Teknenin ucuna oturup sürekli denizi izlemiştim. Küs değildim ama şu anda Rüzgarla konuşacak durumda da hissetmiyordum. Sessiz geçen araba yolculuğundan sonra arabadan inip eve gittik. Kimseye bir şey belli etmemem gerekiyordu. Boşu boşuna ortamın huzurunu bozmamıza gerek yoktu.

"Hoş geldiniz Çocuklar! Gününüz nasıldı?" Elif teyzenin gülerek bizi karşılamasına karşı bende sahte gülücüklerimden gönderdim.

"Çok güzel bir gündü." diyerek içeriye geçtim. Abimler salonda maç izliyorlardı.

"Ne yaptınız bakalım?" Abimin sorusuna karşı tekrar kendimi zorlayarak cevap verdim.

"Tekne turuna gittik çok iyi geldi." diyerek tekrar sahte gülüş gönderdim. Biraz daha konuşursam, zorla tuttuğum yaşlarım gözlerimden firar edeceklerdi. Rüzgarda hiç konuşmuyor sıkıntıyla nefesini üflüyordu.

"Ben çok yorgunum duşa girip biraz uzanıcam." diyerek yanlarından ayrılıp odama çıktım. Artık yüzüm ne haldeyse hiçbir şey demeden arkamdan bakmışlardı. Direk odamdaki duşa girip suyu açtım ve gözyaşlarımı serbest bıraktım. Neden ağladığımı bilmiyordum ama canım acıyordu. Korkuyordum. Annem ve Zeynepten sonra, sevdiğim adamı da kaybetmekten korkuyordum. Çok güzel başlayan günümüz, baş başa vakit geçirmemizle devam etmişti. Ama sonradan büyüsü bozulmuştu işte. Hep böyle olmuyor muydu? Bütün günlerimiz illa kötü oluyordu. Neden öyleydi ki?

Gözyaşlarımın artık son bulduğunu hissedince duştan çıkıp üzerimi giyindim ve yatağa yattım. İçimdekileri attığım için biraz daha rahatlamış hissediyordum. Kısa bir uyku çekersem, biraz daha iyi olacağıma kanaat getirip gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce duyduklarım ise yan odadan gelen yumruk sesleriydi.

..

"Demek abine yalan söylersin görürsün sen!" Abimin sesini duymam ve üzerimde onu hissetmem aynı anda oldu. Çığlık atıp kaçmaya çalıştım.

"Ya abi bak özür dilerim yaa." Bir yandan yalvarırken bir yandan da kaçmaya çalışıyordum. Abimse çoktan beni gıdıklamaya başlamıştı.

"Yok öyle abiye yalan söylemek falan. Oh olsun sana." Abim bir yandan ama laf yetiştirip bir yandan gıdıklamaya devam ediyordu. Gerçekten kendimi gülmekten ölecek gibi hissettim. Demek ki gıdıklama da Rüzgarında beteri vardı. Rüzgar aklıma gelince bıçak gibi gülmem kesildi ve hıçkırıklarımın boğazıma doğru ilerlediğini hissettim. Lanet olsun! Nereden aklıma getirdim ki!

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now