47-Kaçırma♣️

334 14 7
                                    

Bölüm Parçası- Göksel/Gittiğinde

Multimedya- Eylül

47. Bölüm

Yüzümde hissettiğim acıyla yavaşça gözlerimi açmaya çalıştım. Ama hissettiğim acı buna engel oluyordu. Gözlerimi açma savaşını sonunda kazanıp, eğik duran başımla olduğum yere baktım. Dört duvar arası, nemli, havasız, pis bir yerdi. Neredeydim ben? En son ne olmuştu? Hatırlamaya çalıştıkça, başımdaki ağrı buna engel oluyordu. En son Nehir'den gelen mesajla sahile gelmiştim. Onunla tartışırken, bir anda başıma aldığım darbeyle yere kapaklanmış ve burnuma tutulan kokuyla da bayılmıştım. Ne yani kaçırılmış mıydım? Hem de bir sürtük tarafında? Ama neden beni kaçırtmıştı ki? Ben ne yapmıştım ona? Rüzgarı istemişti ve almıştı. Daha ne istiyordu? Hareket etmek için ellerimi ve ayaklarımı kullanacağım sırada hareket ettiremediğimi fark ettim. Zorlukla başımı çevirdiğimde, kalın halatlarla bağlanmış olduğunu gördüm.

"Sürtüğümüz de sonunda uyanıyor!" Lanet kız! Demek ki suratıma tokat atıp uyandıran buydu.

"Ne istiyorsun!" diye sordum ifademi bozmadan. Ondan korkmadığımı belirtmek istercesine. Şu durumda benden kat kat daha öndeydi ama korktuğumu belli ederek ona istediğini vermeyecektim. Düz ifademle sesimi duyunca başta afallasa da o sürtük sırıtışını bozmadan devam etti.

"Rüzgar'ı istiyorum." Alayla başımı iki yana salladım. Bu kız salak mıydı? Rüzgar zaten onundu. Onu seçip, ona gitmişti. Hatta herkesin gözleri önünde bunu bize sergilemişti.

"Rüzgar zaten senin. Seni seçti." Ne kadar ifademi bozmamaya çalışsam da, gözlerimin doluşunu hala engelleyemiyordum. Hala sesli bir şekilde dile getirmeye alışamamıştım. Nehir, bakışlarını sertleştirip bir anda yanıma gelip sıkıca saçlarıma yapıştı. Hissettiğim acıyla gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Bu kız şizofren filan mıydı?

"Rüzgar beni falan seçmedi. Neden? Çünkü hayatımızda senin gibi bir sürtük vardı! Ama sen hayatımızdan gidince, Rüzgar gönül rahatlığıyla bana gelecek!" Hayatımızdan gidince mi? Ne yani sırf Rüzgar'ın onun olduğuna inanmadığı için beni mi öldürecekti?

"Ha ha ha hemen korkma. Daha birkaç günün var seni hiç acısız öldürmek ayıp olur ama." Sıkıca tuttuğu saçlarımı son kez çekip, bırakıp odadan çıktı. İstemsiz bir şekilde göz yaşlarım akmaya başlamıştı. Artık korkmaya başlamıştım. Yanağımda ve saç derimde çok fazla yanma hissi vardı. Şu anda Nehir ve adamları tarafından kaçırılmıştım ve çaresizdim. Ama benim yokluğumu fark edip, beni kurtaracaklarına emindim. Polis olsun, başka bir şey olsun beni bulurlardı. Bulmak zorundaydılar. Zaten ya perişan halde bedenimi bulacaklardı, ya da her şeyden vazgeçmiş ölümü. Kapıdan gelen tıklama sesiyle korkuyla başımı kapıya çevirdim. Ardından da kapı açılmış ve elinde bir tepsiyle siyahlar içinde bir adam gelmişti.

"Yemeğinizi getirdim." Kapıyı çalmalar, siz demeler çok naziksiniz diye geçirdim içimden.

"İstemiyorum!" diye tısladım. Onun getirdiği bir paça kuru ekmek ve suya ihtiyacım yoktu.

"1 günü geçen süredir bir şey yemiyorsunuz ve yemeniz lazım." diyerek kapıyı kapatıp yanıma geri geldi.

"Eylül Hanım, sizin iyiliğinizi istiyorum. Ben önceden babanızın yanında çalışmıştım ama daha sonra işten çıktım ve bu kötü işlere bulaşmak zorunda kaldım. Babanızın çok iyiliğini gördüm ve buradan çıkmanız için elimden geleni yapacağım söz veriyorum." Adamın gözlerine bakınca art niyet bulamamıştım. Demek ki söylediklerinde haklıydı bana yardım edecekti. İçten bir gülümsemeyle başımı sallayıp, tepsiyi önüme çektim. Adam da daha fazla durmadan kapıyı kapatıp çıktı. Hiçbir şey yiyecek durumda hissetmediğimden tepsiyi olduğu gibi ileri ittim. Midem hiçbir şeyi kabul etmiyordu. Bunların elinden kurtulmam gerekiyordu ama nasıl? Biraz daha burada durursam, çok zarar görecektim ama etraftaki adamlara bakılırsa da buradan çıkmam imkansızdı. Kilit sesinden sonra kapının hızla açılmasıyla Nehir ve yanındaki koca cüsseli adama baktım. Neden yine gelmişti ki?

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now