30-Doğrular♣️

380 16 6
                                    

Bölüm Parçası- James Arthur/İmpossible

Multimedya-Meriç Şahin

30. Bölüm

"Ne olursa olsun beni bırakıp gitme olur mu? Bir şey olursa beraber çözelim lütfen. Kaçmayalım." Sıkıca sarılmıştım sevgilime. Güven almak istercesine. Her şeyi beraber halletmek istercesine.

"Tamam güzelim söz veriyorum. Seni asla bırakmam ama ne oldu?" Sesi endişeli ve meraklıydı. Haklıydı da. Bir anda mesaj atmıştım ve geldiği zaman hiçbir açıklama yapmadan ona sarılmıştım. Ona her şeyi anlatmalı mıydım? Pınara bu konu hakkında bir söz vermemiştim. Ve Rüzgarla aramızda sırların olmasını istemiyordum. Onun götürmesiyle bir banka oturduk. Yüzümü denize çevirip baştan sona kadar her şeyi anlatmaya başladım.

".... işte bizi ve kendisini korumak için gitmek zorundaymış." diyerek bitirdim cümlelerimi. Rüzgar hiç sözümü kesmeden sessizce dinlemişti beni. Bende denizdeki huzuru hissederek anlatmıştım.

"Siktir.. Lanet olsun! Haklı! Doğruları söylüyor!" Şaşkınlıkla Rüzgara döndüm. Kendi kendine söyleniyordu.

"Neler oluyor?"

"Doğruları anlatıyor Eylül." diyerek söylendi başını sallayarak. Nasıl emin olabiliyordu ki?

"Nereden biliyorsun?" diyerek sordum sesimi sakin çıkarmaya çalışarak.

"Fark etmedin mi hiç? Ara sıra yanımızdayken gizli mesaj ve aramalar geliyordu ve tedirginlikle yanımızdan uzaklaşıyorlardı. Bir gün abimle bara gittiğimizde onlarla karşılaşmıştık. Pınar ağlıyor, Gökçe de çok perişan görünüyordu. Ne olduğunu sorduğumuzda geçiştirip gittiler. Ondan sonraki günde Türkiye'yi terk ettiler zaten. Pınarın yanındaki de Okandı. Kuzeni. Sen söylediğin zaman hatırladım." Şaşkınlıkla Rüzgarın anlattıklarını dinliyordum. Demek Pınarın anlattıkları doğruydu. Çok kötü şeyler yaşamışlardı ve sırf bizim için burayı terk etmişlerdi.

"Ne yapıcaz?" diyerek mırıldandım. Pınar haklıydı. Abimlere söylemek zorundaydık ama nasıl? Büyük bir olay yaratacağına emindim. Öncelikle benden başlar, sonra da o adamları doğduklarına pişman ederdi.

"Bilmiyorum." Rüzgar da çaresiz gibiydi. İyi mi kötü mü yaptığımı bilmiyordum. Şu anda tıkanmıştık ama önümüzdeki yollar aydınlık görünüyordu biliyordum.

..

Sessiz geçen kısa araba yolculuğundan sonra eve gelmiştik. İkimizde düşünceliydik. Her şeyi anlatmaya karar vermiştik. Ama nasıl olacaktı? Nasıl başlayacaktık.

"Merak etme güzelim. Her şey güzel olacak." Rüzgar sakinleşmiş gibiydi ya da beni kandırıyordu.

"İnşallah." diye mırıldanarak Rüzgarın koluna girdim ve beraber eve doğru yürüdük. Kapıyı Sedef açmıştı. Hiçbir şey demeden eve girdim. Bütün gücüm çekilmiş gibiydi. Konuşacak halim bile yoktu.

"Bahçede sizi bekliyorlar." Rüzgarla beraber bahçeye geçtik. Yemeğe oturmuş, bizi bekliyorlardı. Rüzgarın elini bırakmadan devam ettim. Bıraksam, gücümü kaybedip düşecek gibi hissediyordum.

"Hadi bakalım geçin sofraya"

..

Yorucu geçen bir yemekteydim. Bir şey yiyecek halim yoktu ama neyim olduğunu soracakları için yemek zorundaydım.

"Öldürdün kızım patatesi." Abimin söylenmesiyle tabağıma baktım. Dalgınlıktan çatalı patatese iyice bastırmıştım.

"Neyin var hem senin neden yemiyorsun?" İşte başlamıştık ya. Ama şu anda olmazdı. Yemekten sonra anlatacaktım.

DÖNÜŞWhere stories live. Discover now