59. Bölüm

2.9K 86 20
                                    

Cengiz, arabadaki sesi duyunca dondu kaldı. Bir süre sonra başını arkaya çevirdi ve sesin tahmin ettiği kişiye ait olduğunu gördü. Alnından terler akmaya fark ettiğini başladı. Ellerini yumruk yapıp tekrar açtı defalarca.

"Buraya neden geldiğimi soracaksın değil mi?"

"Hayır sormama gerek yok. Neden geldiğini biliyorum zaten."

Cengiz, bir şeyi belli etmemek için tebessüm etti. "Akif'in mezarını ziyarete geldim." dedi.

Dilan, isterik bir şekilde güldü ve "karşında Mine yok." dedi.

"Buraya neden geldiğini ikimiz de çok iyi biliyoruz oğlum."

Cengiz, pes etmiş bir şekilde derin bir nefes alarak başını eğdi. "Tamam." dedi ve gözü doldu ama göz yaşlarının akmasını engellemeyi başardı.

"Buraya babamı ziyarete geldim."

Dilan, göz yaşlarına daha fazla hakim olamadı ve ağlamaya başlayarak "biliyordum." dedi.

Cengiz, Dilan'ın ağlamaya başladığını görünce akan bir kaç damla göz yaşına hakim olamadı ve "nasıl?" diye sordu.

Dilan, gözlerini Cengiz'den kaçırdı. Camdan dışarı baktı.

"Sen Melisa ile konuşurken duydum."

Cengiz, gözlerini devirdi ve "lanet olsun." dedi. Tekrar annesine baktı ve "ağlama artık." diyerek arabadan çıktı. Kendi kapısını kapattı ve Dilan'ın kapısını açtı.

"Haydi babamın mezarına gidelim şimdi."

Dilan, sessizce başını salladı ve arabadan yavaşça çıktı. Kapıyı kapatıp kilitleyen Cengiz'in arkasından yürümeye başladı.

Bir süre sonra mezarın başına gelmişlerdi. Mezarda bir taş yoktu. Sadece bir tahta dikilmişti ve roma rakamıyla bir tarih yazılmıştı.

Dilan, mezarın başına oturdu ve tekrar ağlamaya başladı.

Cengiz de mezarın başına oturdu ama kendini tutarak ağlamadı. Annesi gibi elini toprağa götürdü ve bir avuç toprak aldı. Başından aşağı döktü. Bu onun "ölen ben olmalıydım, beni gömün!" deme şekliydi. Fırtına öncesi sessizlik vardı kendisinde ve havada.

Gök gürültüleri başladı ve yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı.

Cengiz, başına toprak serptikten sonra etrafına bakındı ve etrafında adamların biriktiğini gördü. Böyle bir temkinsizlik yaptığı için kendisine kızdı ve "lanet olsun." diyerek dudaklarını ısırıp dişlerini sıktı. Tabancasını çıkarmak için elini beline attı ama tabancasını torpido gözünde bıraktığını fark etti. Kendisine bir kez daha kızdı, lanetler okudu. "Babamın mezarında bile rahat yok." diye söylenerek ayağa kalktı. "Ne istiyorsunuz?" diye sordu.

"Gerçekleri öğrenmeni sağlamak."

Cengiz, başını sesin geldiği yöne doğru çevirdi ve Alan'ı gördü. Kan beynine sıçradı. Ona doğru koşup yumruklamak istedi ama karşısına Alan'ın üç adamı geçip tabancalarını ona doğrulttular.

"Ben senin sadık bir dostun olarak sana babanı kimin öldürdüğünü söylemek için kalkıp seni takip edeyim. Sen gel beni dövmeye kalk. Olacak iş mi bu?"

Cengiz, dişlerini kıracak gibi sıktı. Ellerini yumruk yaptı ve sıkmaktan bembeyaz oldu elleri.

"Babamı sen öldürdün lan şerefsiz. Babam senin yüzünden öldü."

Alan, yüksek sesli bir şekilde güldü ve birkaç adım attıktan sonra üç adamının arkasında durdu. "Evet." dedi.

"Baban belki benim yüzümden öldü ama onu öldüren ben değilim. Senin çok yakınında olan, seni çok seven ve senin çok sevdiğin birisi."

Cengiz, "ne saçmalıyorsun lan?" diye avazı çıktığı kadar bağırdı ve ardından annesinin ağlama sesini duyup ona yaklaştı. "sen niye ağlıyorsun?" diye sorup kolunu eline sardı.

"Babanı ben öldürdüm."

Cengiz, şaşkınlıkla kolunu annesinden çekti ve iki adım geri attı. "Ne?" diye bağırdı. Hemen yanında bulunan ağacın dalına tutundu. Başı dönüyor, ayakta duramayacak gibi oluyordu.

Dilan, bir süre daha ağlamaya devam ettikten sonra ağlamasına son verdi ve göz yaşlarını silip burnunu çekti. Mezarın başına oturdu tekrar ve elini Kartal'ın mezarının toprağına götürdü. Dalgın dalgın mezara baktıktan sonra konuşmaya başlayabildi ancak.

"Baban orada olanları sana eksik anlattı. Ben babanı Kartal değil Ertuğrul iken seviyordum. O zaman biz çok iyi dört arkadaştık. Murat ve ben devlete çalışırdık. Ben polistim. Murat MİT görevlisiydi ki hala öyle. İçtiğimiz su, yediğimiz yemek ayrı gitmezdi. Sonra ben onun başkasına, yani Servet'in annesine aşık olduğunu öğrendim. Dünyam başıma yıkıldı ama onu sevmekten vazgeçmedim. Onun hayatını ben kurtardım. Estetik ameliyatı olduğunda ben onun yanındaydım. Bana Murat'a bir daha ihanet etmeyeceği konusunda söz verdi ama sözünü tutmadı ve Murat'a ihanet etti. Ben babanın Alan ile iş birliği yaptığını öğrendiğimde kan beynime sıçradı. Kendimi kaybettim ve sonunda babanın keskin nişancı tüfeğini alıp ormana kadar babanı takip ettim. Babanı öldürecek miydim öldürmeyecek miydim buna henüz karar vermemiştim. Orada seni görünce, senin başına gelenleri öğrenince babana içimde büyük bir kin besledim tekrardan. Sonra vurdum onu. Kimse de fark etmedi beni. Orada nasıl bu kadar soğukkanlı olduğumu bilmiyorum ama yaptım. Babanı orada öldürdüm."

Dilan tekrar ağlamaya başlarken Alan sırıtarak "ben hariç kimse görmedi." dedi ve kahkahalarla güldü. Ardından ciddileşip adamlarına işaret etti ve silah sesleri peş peşe duyuldu.

🔸️Bölüm Sonu🔹️

Sizce final yakın bir zamanda olmalı mı yoksa yazmaya devam mı etmeliyim?

Yeni bölüm atmamda oydan çok yorumlarınız, önerileriniz ve eleştirileriniz daha önemli oluyor sevgili okurlarım. :)

Yorumlarınızı, eleştirilerinizi ve önerilerinizi bekliyorum. :)

Dizi Önerisi: Kurtlar Vadisi (İlk 97 bölün tabiki. :) )
Film Önerisi: Yüzüklerin Efendisi serisi
Kitap Önerisi: Yaban (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
Müzik Önerisi: Bu şehir beni boğuyor (Arap Şükrü)

Vuranlar Ve Vurulanlar (+18) (Tamamlandı, Düzenlenecek)Where stories live. Discover now