34. Bölüm

7.1K 125 14
                                    

Cengiz, hediye paketinden çıkan kağıdın üzerinde yazanı okuduktan sonra bir hayli şaşırdı. Şaşkın şaşkın Melisa'ya baktı. Melisa'nın da soran gözlerle kendisine baktığını fark etti ama herhangi bir şey söylemedi. "Eşşek şakasıymış." diyerek kağıdı parçalara ayırdı.

Melisa, Cengiz'in kendisinden bir şey sakladığını düşünmeye başladı ama hemen sonra Cengiz'e güvenmesi gerektiğini düşündü ve tebessüm etti. Sonra merak ve evham yine kulağına fısıladı. Melisa da "kim yapmış?" diye sordu.

Cengiz, mesajı kimin gönderdiğini bile bilmeyerek "yakın bir arkadaşım." dedi ve ayağa kalktı.

"Artık odamıza çıkalım mı hayatım?"

Melisa, "tamam." diyerek ayağa kalktı ve gülümseyerek Cengiz'in koluna girdi. Beraber yatak odalarına girdiler.

Cengiz, üzerindekileri yavaşça çıkardı ve sadece iç çamaşırıyla kaldı. Melisa'nın kitaplarını ve kendi kitaplıklarına kitaplığa dizdi ve yatağa uzandı. Ellerini başının arkasına koydu. Tavana bakarak düşünmeye başladı.

Melisa, ise üzerindekileri çıkarıp saten şortlu mor bir gecelik giyip Cengiz'in yanına uzandı ve dirseğini yastığın üzerine, başını da avuç içinin üzerine koyarak Cengiz'e baktı. "Ne düşünüyorsun?" diye gülümseyerek sordu.

Cengiz, Melisa'nın sorduğu soruyla kendine geldi. Gülümsemeye çalıştı ama yapamadı. "Önemsiz şeyler." dedi ve Melisa'ya döndü. Başını ellerinin üzerine koydu.

"Haydi şimdi uyuyalım. Yarın erken kalkmamız lazım."

Melisa, "neden?" diye sormayı düşündü. Sonra vazgeçti ve gülümseyerek "tamam." dedi. Cengiz'in gözlerini kapattıktan sonra uykuya dalmasını izledi ve bir süre sonra kendisi de uyudu. Saat sekiz buçukta da uyandı ve yatakta yavaşça doğruldu. Cengiz'e baktığında hala uyuduğunu fark edip gülümsedi. İşaret parmağını Cengiz'in dudağına götürdü ve gülerek alt dudağıyla oynamaya başladı.

Cengiz, Melisa'nın gülme sesiyle ve alt dudağında hissettiği parmakla ve uyandı. Gözlerini kırpıştırarak açtı. Melisa'nın elini tuttu ve alt dudağındaki işaret parmağını öptü. Sırıtarak Melisa'ya baktı. "Sen kaşınıyorsun!" dedi.

Melisa da sırıtmayla karışık bir gülmeyle bilmezden gelerek "öyle mi?" diye sordu.

Cengiz, "öyle." diyerek Melisa'nın üzerine çıktı. Boynuna hızlı hızlı öpücükler kondurdu. Ellerini tuttu ve dudağını çenesine dudağını bastırdı. Sonra da alt dudağını iki dudağının arasına aldı. Gülerek Melisa'nın geceliğinin askılarını indirdi. Geceliğini tamamen çıkardı ve Melisa'ya baktı. Tekrar üzerine çıkarken telefon çaldı. Cengiz, telefonunu açmayı reddetti ve Melisa'nın gözünün önüne düşen saçları geriye doğru attı.

Melisa, gülümseyerek "telefon." dedi.

Cengiz, "boş ver." diyerek Melisa'nın yüzünü avuçlarının içine aldı. Dudağına bir öpücük kondurdu.

"Ama ya önemli bir şey ise?"

Cengiz, gözlerini devirerek ve oflayarak "tamam." dedi ve başucu sehpasının üzerindeki telefona uzandı. Kendisini Melisa'nın üzerinden yana doğru bıraktı. Telefonu açtı ve "efendim?" dedi.

"Bugün geç kalmanı istemiyorum Cengiz. Çünkü konuşacaklarımız çok önemli."

Cengiz, akşamleyin mesaj bırakan kişinin aradığını anladı. "Tamam." dedi ve telefonu kapatıp tekrar başucu sehpasının üzerine bıraktı.

"Benim bugün bir arkadaşla buluşmam lazım hayatım. Haydi hemen kalkalım da geç kalmayayım."

Melisa "tamam." diyerek ayağa kalktı ve "Hangi arkadaşın?" diye sordu.

Cengiz, ayağa kalkarak "tanımazsın." dedi. Sonra kendisinin bile tanımadığı aklına gelince güldü. Melisa'ya doğruyu söylemekle söylememek arasında kaldı. Sonra olanlara tam manasıyla hakim olduğunda Melisa'yı olanlardan haberdar etmeye karar verdi. Dolabından kırmızı bir gömlek, siyah bir pantolon ve beyaz bir ceket alıp giydi. Sonra da elini yüzünü yıkadı. Melisa'ya baktı ve onunda giyindiğini gördü. Gülümseyerek "çok güzel olmuşsun." dedi.

Melisa, üzerine siyah bir pantolon, beyaz bir gömlek ve siyah bir ceket giymiş, saçını at kuyruğu yapmıştı. Hafif bir makyaj yapmayı ve pempe ruj sürmeyi de ihmal etmemişti.

Melisa, gülümseyerek teşekkür etti ve Cengiz'in dudağına bir öpcük kondurdu. Çantasına ihtiyacı olan tüm malzemeleri koydu. Çantasını da aldı ve Cengiz ile beraber yatak odasından çıkıp salona indi.

Cengiz, bir şey unuttuğunu söyleyip tekrar yatak odasına döndü ve başucu sehpasının çekmecesini açtı ve tabancasını aldı. Beline taktı ve aşağıya indi. Gülümseyerek masanın başındaki ailesine baktı. "Size afiyet olsun." dedi.

Melisa, "sen yemeyecek misin?" diye sorarak ayağa kalktı.

Cengiz, gülümseyerek "hayır." dedi ve Mine'nin yanaklarını sıktı ve öptü.

"Şu an karnım aç değil. Acıktığımda dışarıda bir şeyler atıştırırım."

Melisa, gülümseyerek "tamam." dedi ve Cengiz'in iki yanağına öpücük kondurdup onu uğurladı. Kendisi de sofraya geri döndü.

Cengiz ise arabasına bindi ve buluşma saatine kadar şehirde trafiğin izin verdiğince turladı. Buluşma saati gelince arabayı boş bir yere park etti ve Galata Kulesinin önünde durdu ve kendisini arayan numarayı aradı.

Cengiz'in aradığı numara "Kulenin içine gir." dedi ve telefon kapandı.

Cengiz, telefondan kendisine denileni yaptı ve kulenin lokantasına girdi. Lokantada sadece bir kişi ve onun üç dört koruması olduğunu fark etti. Masasına gitti ve davetsiz bir şekilde hemen oturdu ve "kimsin ve beni ne diye çağırdın?" diye sordu.

Cengiz'in karşısındaki adam, sırıtarak Cengiz'e baktı.

"Benim adım Alan Rashid. Murat Paşaoğlu'nun İstanbul'unu ondan söküp almaya geldim."

Cengiz hem sinirden hem de Murat'ın rakibini küçümsemekten ötürü gülmesine engel olamadı. "Sen mi?" diye alayla sordu.

Alan, alayı hissetti ve "evet." dedi.

"Eğer sen benim yanımda olursan bunu kolaylıkla yaparım. Bu yüzden senden Murat'ı bana vermeni istiyorum."

Cengiz, sırıtarak Alan'a baktı. Alaycı tavrını hala bırakmamıştı. "Benim bundan çıkarım ne olacak?" diye alaycı tavrıyla sordu ama Alan'ın daha alaycı ve kurnaz olduğu aklına bile gelmedi.

Alan, Cengiz'in sırıtmasına sırıtma ile karşılık vererek "Gamze sana kalacak." dedi.

📙Bölüm Sonu📙

Vuranlar Ve Vurulanlar (+18) (Tamamlandı, Düzenlenecek)Where stories live. Discover now