9. Bölüm

17.4K 249 10
                                    

"Cebrail'in arkasında kim var sence?"

Akif, sakalını sıvazladı ve ellerini üç numara kestirdiği saçlarından ensesine indirdi. "Bilmiyorum abi." dedi. Beyaz gömleğinin yakasını ve siyah ceketini düzeltti.

"Ama bir tahmin yapabilirim sanırım."

Murat gülümsedi ve denize baktı. "Ben de." dedi.

"Ya İtalyanlar ya da Arnavutlar vardır Cebrail'in arkasında."

Akif denize bakarken "güzel tahmin." dedi. Çalan telefonunu ceketinin cebinden çıkardı ve açtı. 

"Efendim?" 

"Cebrail'in mekanlarını bulduk abi."

Akif sırıtarak "güzel!" dedi. Telefonu kulağından çekerek "abi ne yapalım?" diye Murat'a sordu.

Murat birkaç saniye düşündü. Sonrasında hemen cevap verdi.

"Cebrail'in her mekanının önünde bir kişi duracak. Kimse yerini belli edecek herhangi bir şey yapmayacak."

Akif gülümseyerek başını salladı ve Murat'ın emirlerini telefondakine iletti. Sonra da telefonu kapattı ve Murat'a baktı.

"Ne yapmayı planlıyorsun abi?"

Murat düşünceli bir şekilde çenesini kaşıdı ve başını Akif'e çevirdi.

"Bu Cebrail tek başına böyle işlere girişemez. Arkasında İtalyan mafyası ya da Arnavut mafyası olmalı ki o zaman bana karşı gelmeye ve adamlarımı öldürmeye cesaret edebilsin."

Akif iç çekerek "haklısın abi." dedi. Sonra da oflayarak ayağa kalktı. Elini posta koyar gibi tokat haline getirerek salladı.

"Arkasında İtalyanlar ve Arnavutlar varsa nasıl durduracağız abi biz bu adamı?"

Murat sırıtarak ayağa kalktı. "Sakin ol Akif'im!" dedi.

Akif, Murat'ın yüzündeki sırıtışı görünce yumuşadı. Kendisi de sırıttı.

"Senin bir planın var abi."

Murat "var." diyerek Akif'i oturttu. Kendisi de oturdu ve Akif'e baktı.

"Sen sinirlenerek bana el kol hareketleri yaparken bir şeyi unuttun."

Akif utanarak özür diledi. Sonra da tek kaşını kaldırarak ve yüzünü ekşiterek Murat'a baktı. "Neymiş o?" diye sordu.

"İtalyanlarla Arnavutlar büyük düşmanlar. Hem milletler arasında durum böyle hem de çeteler arasında."

Akif gülümseyerek "doğru ya!" dedi. Sağ elinin tersini avuç içine sertçe yapıştırdı.

"Anladığım kadarıyla sen de ikisinin arasındaki bu düşmanlıktan besleneceksin abi."

Murat, gülümseyerek "doğru bildin!" dedi.

"Cebrail ya İtalyanları ya Arnavutları seçmeli. Böyle bir durumda hangisini seçer sence?"

Akif, gülümseyerek "tabiki İtalyanları." dedi.

Murat da "doğru bildin!" diyerek aniden hızla ayağa kalktı.

"Cebrail, mekanlarında İtalyanlarla ya da Arnavutlarla buluşursa bana haber vereceksin! Adamların gözlerini dört açacak!"

Akif "anlaşıldı abi." diyerek yavaşça ayağa kalktı. Ayrılma vaktinin geldiğini biliyordu.

"O zaman ben işimin başına döneyim."

Murat "iyi olur." dedi ve arabasına bindi. Arabanın içinde birkaç dakika boş boş oturarak düşündü. Sonra da telefonunu çıkardı ve Gamze'yi aradı. Selam verdi ve selamına karşılık aldı.

"Eve geçtin mi hayatım?"

"Hangi eve?"

Murat, anahtarını kontağa soktu ve gülümseyerek arabayı çalıştırdı.

"Tabiki de artık benim karım olduğuna göre benim eve."

Gamze gülümseyerek Melisa'ya baktı.

"Yani hep beraber mi kalacağız?"

Murat, telefonunu bluetooth kulaklığına bağladı. Telefonunu telefon tutacağına yerleştirdi. "Bir sakınca var mı?" diye sordu.

Gamze'nin her gün Cengiz'i, Cengiz'in de her gün Gamze'yi görecek olmasından, birbirlerini unutmalarının çok zor olacağından başka bir sakınca yoktu.

Gamze, zorla da olsa tebessüm ederek "hayır, yok." dedi. Arabadan dışarı baktı. Kafası çorba gibi karmakarışık olmuştu. Hayatı dertsiz tasasız, mutlu mesut iken şimdi bir sürü derdi olmuştu. Sevdiğinden ayrılmış, istemediği biriyle evlendirilmiş ve evlendirildiği kişi de bir mafya babası çıkmış, bu da yetmezmiş gibi artık başkasının olan sevdiği adamla aynı evde yaşamak zorundaydı.

Gamze bu düşüncelerinden sıyrıldı ve telefonu isteyen Melisa'ya verdi.

"Şimdi eve geçiyoruz. Sen ne zaman gelirsin?"

Murat arabayı yavaşça park ettiği yerden çıkardı ve "bilmiyorum." dedi.

"Belki şimdi gelirim, belki de akşam."

Melisa tebessüm etti ve "şimdi gel!" dedi.

"Sen daha yeni evlendin. Hemen işinin başına geçmek zorunda değilsin. Hemen millete racon kesip adam öldürmek zorunda değilsin."

Murat Gamze'nin artık her şeyden haberinin olduğunu anlamıştı. Derin bir of çekti. "Tamam." diyerek gaza bastı ve arabayı hızlandırdı.

"En kısa sürede gelmeye çalışacağım."

Melisa, gülümseyerek "tamam, görüşürüz." dedi ve telefonu tekrar Gamze'ye verdi.

"Biliyorsun ki Melisa'nın dediği gibi bugün eve erken gelmelisin Murat."

Murat "biliyorum." derken arabasını çiçek satan bir kadının yanında durdurdu.

"Hayatım, ben seni sonra arayayım."

Gamze "tamam hayatım." dedi.

Murat da "görüşürüz." diyerek telefonu kapattı. Arabadan indi ve gülümseyerek çiçekçiye baktı.

"Bana oradan bir buket yapar mısın abla?"

Çiçekçi kadın "tabiki de." dedi ve kraliçelere, prenseslere layık çok güzel bir buket yaptı. Murat'a verdi.

Murat, gülümseyerek buketi aldı. Kadına yüz Türk lirası verdi. "Üstü kalsın." dedi ve arabaya bindi. Kısa sürede arabasını evine sürdü ve Gamze ile Melisadan onbeş dakika sonra eve ulaşmış oldu.

🖼Bölüm Sonu🖼

Vuranlar Ve Vurulanlar (+18) (Tamamlandı, Düzenlenecek)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon