55. Bölüm

3K 108 20
                                    

Kartal, telaşla oğlunu toprak patikanın dışındaki bir ağacın arkasına doğru sürükledi. Servet'in de kendisini bir ağacın arkasına attığını gördü ve rahatladı. Sonra kendisinin siper aldığı ağacın arkasından baktı. "Korkma Ertuğrul!" dendiğini duydu. Gözleriyle birisini aradı ve aradığı kişiyi, Alan'ı buldu.

Alan, güneş gözlüğünü çıkardı ve gözlüğünü elinde tutarak yanında AK47'li adamıyla birlikte Kartal'a yaklaştı. Sırıtarak ve biraz sesini yükselterek "sürprizi beğendin mi?" diye sordu.

Kartal da Alan'a yaklaştı ama sürpriz onun umurunda bile değildi. Çünkü oğlunun kan kaybettiğini biliyordu. Bu yüzden "sikerim sürprizini." diye sesini yükseltti.

"Oğlum vuruldu. Onu hastaneye götürmeliyiz."

Alan, Servet'e baktı ve onun vurulmadığını anladı. Sonra Kartal'ın bir diğer oğlunu hatırladı ve gözleri onu aradı. Gözleri onu bulduğunda artık çok geçti. Silah sesleri üst üste duyuldu ve Cengiz'in tabancasından çıkan kurşunlar üst üste yanındaki korumasının göğsüne ve karnına saplandı.

Koruma, anında oracıkta can verdi.

Bu sırada Behram, dirseklerinden yardım alarak doğruldu ve ardından da ayağa kalktı. Gülümseyerek "iyi iş bardın evlat." dedi.

"Şu yeleği de iyi ki giymişim. Yoksa canımdan oluyordum."

Cengiz, gülümseyerek karşılık verdi ve Alan'a baktı. Sırıttığını gördü.

Behram da, Cengiz'in ve Servet'in üzerindeki kırmızı noktaları fark etti. Kendi üzerine de baktığında kalbinin üzerinde bir kırmızı nokta olduğunu gördü. Bu kırmızı noktanın kalbinden kafasına çıktığını hissetti ve Cengiz ile göz göze geldi. İkisi de durumun vahim olduğunu anladılar.

Alan, Behram'ın ve Cengiz'in endişelendiğini görünce korkunç bir kahkahayla güldü.

"Önlem almayacağımı sandınız? Zavallısınız."

Behram, Alan'ın söyledikleriyle ve üstlerine tutulan lazerlerle birlikte o an gerçekten sonlarının yaklaştığını düşündü. Vakit kazanmak için "bizden ne istiyorsun?" diye sordu.

Alan, kollarını iki yana açtı.

"İşlerinizi bize, yani Amerika Birleşik Devletlerine devretmenizi tabiki."

Cengiz, "sen Afgan değil miydin?" diye sorarken Servet de şaşkınlıkla "Amerika mı?" diye sordu.

Alan, korkutucu kahkahalarından birisini daha attı.

"Çok basit bir tabir vardır ya hani... Türk asıllı Alman, Çin asıllı Amerikalı diye... Ben de Afgan asıllı Amerikalıyım."

Kartal hariç herkes şaşırmıştı. Olayları idrak etmeden zorlanıyorlardı.

Cengiz'in kafasına bu sırada dank etti. Behram'a baktı ve alçak sesle "siz devlete mi çalışıyorsunuz?" diye sordu.

Alan "aynen öyle." diyerek laf arasına daldı ve Cengiz'in sorusunu duyduğunu belli etmiş oldu.

"Teklifimizi kabul edecek misin Cengiz?"

Cengiz, kaşlarını çattı. Başını iki yana salladı. "Hayır." dedi.

Alan, sırıtarak "öyle mi?" dedi.

"Baban kabul etmişti ama..."

Cengiz, ters ters Kartal'a baktı. Aynı zamanda Behram'ın gömleğinin kolundan bir parça koparıp omzundaki yarayı bağladığını fark etti.

"Sen vatana ihanet mi ettin baba?"

Kartal, gülerek "hayır." dedi ve başını iki yana salladı. Sonra da yere baktı. Bir süre sonra başını tekrar yukarı kaldırdı.

"Buna ihanet diyemeyiz. Ben sadece kendi payıma düşeni almak için Alan ve Amerika ile ittifaka girdim o kadar."

Kartal, bir anda hiddetlendi. Onun da sinirleri gerilmişti. "Asıl Murat bana ihanet etti." derken elini yumruk yaptı ve defalarca göğsüne vurdu.

"Devlete çalıştığını bana söylemedi. Öğrendiğimde birlikte kazandıklarımızın yarısını istedim. 'Kazandıklarımız devletin.' dedi üzerine bana hakkım olanı vermedi. Murat, bu devlet ve Behram hakkım olanı bana vermedi. Ben de çıkarım için bu ittifaka girdim."

Servet, her şeyi öğrendikten sonra intikam hırsının iyice son bulduğunu ve babasına karşı içinde bir nefret hissi oluşmaya başladığını fark etti. Kendi kendine "bütün hayatım yalanmış." dedi.

"İçimde boşuna bir intikam arzusu varmış. Boşuna elimi kana bulamaya kalkmışım."

Servet, son sözlerini yüksek sesle söylemişti ve bunları herkes duymuştu.

Kartal, başını sağ sola sallayarak "hayır." dedi. Oğluna yaklaştı. Servet'in "dokunma bana!" diye bağırmasıyla gerilemek zorunda kaldı.

"Sen bir vatan hainisin."

Kartal, sinirle güldü ve kaşlarını tekrar çattı.

"Hele hele yarrama bak hele! Sen sanki çok vatanseversin. Murat çok mu vatansever? Bu kadar ev araba sence vatanseverlikle mi alındı? Yoksa Murat'ın devletten olan çıkarıyla mı?"

Servet, ağzını açıp cevap verecekti ki aniden kurşun sesleri duyuldu.

Murat, iki tabancasının da tetiğine üst üste bastı ve Cengiz ile Behram kargaşadan yararlanarak kendilerini ağaçların arkalarına attılar.

Cengiz ve Behram, ağaçları kendilerine bir an önce siper ederken Kartal ve Servet iki ateş arasında kaldılar. Kurşunlar vızıldayarak geçerken kendilerini yere bırakmak zorunda kaldılar.

Kartal, kendisini yere attığında göğsünde bir sızı hissetti ve vurulduğunu fark etti. Yerden kalkamadı. Öylece kaldı. Başını Servet'e çevirdi ve yerde hareketsiz yattığını fark etti. Bir an oğlunu kaybetme korkusu bedenini diğer korkulardan çok daha fazla sardı. Kendi vurulmasını önemsemedi ve oğluna doğru yaklaştı. Bedenini ters çevirdi ve Servet'in göğsünün delik değişik olduğunu fark etti.

Servet, fazla can çekişmeden altı kurşunun bedenine girmesiyle birlikte anında can vermişti.

Kartal, "oğlum." diye bağırmak, ağlamak ve onu kucağına alıp bağrına basmak, kokusunu içine çekmek istedi ama yapamadı. Servetten sonra onun da ruhu bedeninden çıktı.

🟡Bölüm Sonu🔴

Hayalet okuyucu istemiyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Artık her yeni bölüm attığımda bir kitap, dizi, film ve şarkı önereceğim sizlere. 🙃🙂😊 :) (:

Kitap Önerisi: Mustafa Kemal Atatürk "Hayalet Süvari" (Ray Brock)

Dizi Önerisi: Sadakatsiz

Film Önerisi: Agora

Şarkı Önerisi: Sen Beni Unutamazsın (Emre Aydın) (multimedyada var)

Bu bölüme 40 yorum ya da 15 oy geldiğinde yeni bölüm gelecektir!!!

Vuranlar Ve Vurulanlar (+18) (Tamamlandı, Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin