11. Bölüm

3.5K 191 31
                                    

Son sahneyi acı çeke çeke yazdım ve Yiğit'in iç dünyasından ufak bir sahne oldu. Umarım benim gibi hissederek okursunuz. Hatta yukarıdaki müzikle okursanız daha etkili olur diye düşünüyorum.

Oy ve yorumlarınız beni çok mutlu edeceğini bilin istiyorum :)

Keyifle  okuyun.

...

Annem, babam, amcam ve Bahadır vardı. Yusuf'a olay çıkarır diye haber bile vermemişlerdi. Annemin anlattığı kadarıyla Yusuf çok da sakin sayılmazmış. Hatta olayları öğrenince dört bir yanda beni aramış. Babamın engeli olmasa belki de çok daha kötü olaylar çıkabilirdi. Olay çıksın istemiyordum. Sakince bu akşam bu konuyu açmak istiyordum. Bakışlarım kısacıkta olsa Yiğit'e kaydı. Öne eğilmiş, dirseklerini genişçe açmış olduğu bacaklarına dayamıştı. Yerdeydi bakışları ve yüzündeki ifade buz kesmişti. Bu gecenin hesabı onun için ağır olacaktı. Bunu bile bile bu gece hesaplaşacaktık. Hesap ya çok çetin olacaktı ya da onun istediğinden geri durmayacaktı.

"Biriniz anlatacak mı?" Soru sormam ile herkes bana baktı. Babam oldukça çaresiz duruyordu. Dudaklarım titredi, ağlamamak için birbirine bastırdım. Tuhaf bir durum varken bana bakmaması benden kaçtığını alenen gösteriyordu. Kaçacak ne vardı ki? Babamın bu kadar çaresiz oluşuna anlam veremiyordum.

"Anlatacağız ama önce sakin ol." Sakin olmak mı! O kadar olayın ortasında nasıl sakin olabilirdim ki?

"Baba, artık sabrım kalmadı benim." Babam haklısın der gibi başını salladı. Bana bakamıyordu, gözlerini kaçırması hiç hoşnut olacağım bir durum değildi.

"Biliyorum, bizimde senden farkımız yok ki güzel kızım." Birbirimize ilk defa bu kadar uzak kalıyorduk. Bu zamana kadar tanıdığım babamdan çok farklıydı. Benden sakladıkları onu cesaretsizleştirmişti.

"Sen yanlışı benden saklayarak yapmışsın baba."

"Haklısın." Sustu. Tekrar kafasındakileri toparlamış gibi, "Belki sana istemediğin bir hayat sunuldu ama inan bana burada kalman evimizde kalmandan daha iyi olacak Zeynep. En azından şimdilik..." Babama sen ciddi misin der gibi baktım. Oysa o beni bu olanlardan koruyandı. Şimdi ise bu olanların içinde bırakandı. "Ama..." Konuşmama müsaade etmeden, "Evet Yiğit'e kızdık, yine kızgınız ama bu konuya seni sokarsak iş yokuştan aşağı yuvarlanacak. Burada olduğun müddetçe gözümüz arkada kalmayacak," deyip tuttuğu elimi öptü. Sanki diyeceği tek söz buydu, mecbur gibiydi. Annem ise sessizce dinliyordu. Arada babama hak vermek istese de o da benim gibi düşünüyordu. Yiğit'e bu kadar güvenecekleri duruma düştüyseler durumun vahametini seziyordum. Yiğit yine aynı pozisyonda bizi dinliyordu. Sanki verecekleri cevaptan emindi. Duruşu o kadar özgüvenliydi ki, bu durumdan hiç şaşmayacağını biliyor gibiydi. Şaşkınlığımın öfkeme ve nefretime mahal vermesi tekrar Yiğit'le buluşturdu bakışımı. Benden saklanan bir geçmiş varken, birçok bilinmezlikten öteye geçemiyordum.

Babam biliyordu, bildiği ise canını sıkıyordu. Üzerimdeki yük tamamen ağırlaştı. Ezilmemek için direniyordum. Ellerimi önümde bağlayıp, "Baba, bana cevap vermezseniz daha fazla, öğrendiğim an hiçbirinizi affetmem," deyip yüzümü düşürdüm. Sesim hüzünden ve öfkeden öteye geçemedi. Yüzümün düşmesi ise cabasıydı. Mantıklı düşünmeye çalışıyorlardı ama ben mantıklı düşünmenin içindeki o derinlikte kaybolup gidiyordum. Sebebini bilmediklerime anlayış göstermemi bekliyorlardı.

"Burada olmanın sebebi babam ve deden." Yiğit konuştu. Babam sanki bu atağı bekliyormuş gibi nefesini soludu. Dedeme kadar inen sebep şu an daha fazla bana şüphe yükledi. "Geçmişte ikimiz adına verilmiş bir söz var Zeynep. Birden değil yavaştan öğrenmen kafandakileri daha fazla zorlaştırmayacak. Burada kızılacak kişi baban değil, biraz zaman verirsen her şeyi incinmeden öğreneceksin." Donup kaldığım yerden Yiğit'in sözleriyle yıkılıp kaldım. Dedemle babası bizim adımıza nasıl böyle kadar verirlerdi? Nefes alamıyordum. Biri boğazıma yapışmış gibiydi. O an titredim. Vücudumdaki soğuk ter canımı alacak gibiydi.

VİSALWhere stories live. Discover now