20. Bölüm

2.5K 157 24
                                    

Es'selamu aleyküm.

Nasılsınız iyisinizdir umarım. Uzun bir aradan sonra sizlerle beraberiz. Ufak bayram hediyesi olsun.

Kurban Bayramımız mübarek olsun.

Size çok nahif çok tatlı bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz.

Sizden ricam satır arası yorumlarınızı eksik etmemeniz.

Keyifli okumalar dilerim.

...

Mayıs aylarının sonuna gelmiştik artık. Hava günden güne sıcaklığını gösteriyordu. Bu akşam Büşra'yla Yusuf'un imam nikâhı kıyılacaktı. Ezgi ile ben akşamdan önce gelmiştik mahalleye. Aysun Hanım hâlâ şehir dışında olduğu için o bize katılamadı. Yiğit'te nikâha yetişebilirse gelecekti.

Annem akşam için tatlı yapmıştı. Nikâhı bu mahalledeki imam olan Bekir amca kıyacaktı. Babam Bekir amcanın öğrencisiydi, emeği babamda çok olsa da bizde de vardı. Akşam için Yusuf hazırlık yapıyor annemde oradan oraya koşturuyordu. Ezgi salonda telefonuyla ilgilenirken ben de annemin yarım bıraktığı mutfak toplama işini hallettim. Aklıma Yiğit'le benim nikâhımız gelince buruk hissettim. O zamanlar her şeyin bittiğine inanıyordum, şimdi ise bitti sandıklarımın başlangıcını yaşıyordum. Hâlâ güvenemiyordum Yiğit'e. Bir şey olsa yine yıkılacakmışım gibi hissediyordum.

Odaya Yusuf'un yanına geçtim. Elindeki takım elbiseyi yatağın üzerine koyup bana baktı. Gülümseyerek yanına yaklaştım. Heyecanı gözlerinden belliydi.

"Heyecanlı gözüküyorsun."

"Çok değişik bir heyecanmış abla bu," deyince bu sefer hafifçe karıştırdım saçlarını.

"Ne hissediyorsun?" Bir an dalıp gitti. Bu dalış iç çekmeye dönüştü.

"Artık gözlerim bir gözlere sahiplik yapacak. Bakabilecek, onu seyredebileceğim. O artık benim eşim olacak abla. İnanılır gibi değil ama elini tutabilecek, ne hissettiklerimi söyleyebileceğim." Güzel sevişinden ötürü onunla daha fazla konuşma gereği duydum. "Onun hakkında ne düşünüyorsun peki?" Sorduğum soru gözlerinin parlamasına neden oldu. Dudakları kıvrıldı.

"Güzelliğine mısralar yetmez, gözlerimi kapatıyorum ki gözkapaklarımdan taşmasın diye. Onun güzelliği bir gün doğumu gibi bana yeniden hayata başlamayı öğreten, gün batımı gibi onunla gözlerimi kapatmama neden olan tek kızıl güzellik. O benim gonca gülümken onu tasvir edemediğim tek şiirim abla. Büşra desem kalbim titriyor, onu görsem sakındırdığım gözlerim sabırsızlanıyor."

"Gel buraya şapşal," deyip kendime çektiğimde sarıldı. Yusuf'un bu tavrı beni hafiften hüzünlendirdiğinde yine de onun adına mutlu oluyordum. Sıkıca sarılıp öptüm.

"Peki, sen abla? Sevebilecek biri olacakken neden o adamın zulmüne katlanıyorsun?" Tebessümüm buruklaştı. İçimdeki o hissi söyleyemedim. Başka birini sevebilir miydim sahi? Artık yapabilir miydim?

"Bana zulmetmiyor." Başını kaldırıp yüzüme baktı. Bu sefer yüzündeki o sıcak ifade yoktu. Sertleşen çehresi beni tedirgin etti.

"O nasıl bir adam peki!" İma ile sormuştu ama ben bunu soru olarak alıp, "Aslında o gün benim hayatımı kurtarmış Yusuf," dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Meraklı gözleri bir süre dikildi üzerime. O gün bir adam peşimdeydi, Yiğit'te peşimdeymiş orası ayrı. Konuşmak istiyormuş benimle ama o günkü adamı hesap edememiş. O adam çok tehlikeli biriymiş ve hiç iyi şeyler yapmamış. Zaten Yiğit'lerin aradığı şahısmış. Peşimde olduğunu görünce her şeyin yanlış anlaşıldığı ana tekabül etmiş. Sanırım ben biraz evhamlanmışım." Şaşırdı bu sefer ama yorum yapmadı. Aramızda geçenleri kısa kısa anlattım. Öfkeli yüzü biraz yumuşamış gibi duruyordu. Onu yumuşatmam gerekiyordu, Yiğit'le aralarındaki husumet biraz olsun azalmalıydı.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin