43. BÖLÜM

1.1K 68 18
                                    

Satır arası oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen, her satırda ne hissettiklerinizi merak ediyorum.

Keyifli okumalar.

...

Geriye dönüp baktığımda bir boşluk vardı hayatımda. Sanki bir hiç uğruna yaşamış, bir hiç uğruna buraya kadar gelmiştim ama ben bu hiçlikte bile onu sevebilmenin hatıralarını bile sevebiliyordum. Ne yazık ki artık o ve ben bu hiçlikten aşağı düşmüştük bile.

Kendimi nasıl ondan uzak tutacağımı bilmiyordum. Özlemim, ona olan bağım bu uzaklıkta tam bir cezaydı.

Sabahtan bu yana pencereden dışarıya bakıyordum. Geleceğim demişti bense git demiştim ama dilimin söylediği bu yalan açık şekilde beni pencere kenarına itiyordu. Yine git diyeceğimi bildiğimden kendimi bu söze hazırlıklı hissettirme çabalarındaydım. İlk çabamda artık pencere kenarında durmuyordum.

Annemle babam bana arada bakıyor, bu halime gülerek başlarını iki yana sallayıp, 'Sen iflah olmazsın' der gibi tekrar işlerine dönüyorlardı.

"Ben biraz yürüyüşe çıkacağım anne, Hümeyra hazır uyuyorken biraz hava alır gelirim."

"Akşam yemeğine yetiş." Başımı sallayıp odaya geçtim. Üzerimi giyindikten sonra dışarıya çıktım. Kaç gündür evden dışarıya çıkmadığımdan kendimi tuhaf hissettim. Ellerimi feracemin cebine sokup ilerledim. Aklımda öyle çok şey birikmişti ki, dışarıya çıkınca hepsini bir çözüme kavuşturmuş gibiydim.

Biraz yürüdükten sonra dolmuşa bindim. Dolmuş bugün çok dolu değildi o yüzden kendime bir yer bulmam kolay oldu. Çantamdaki kulaklığı çıkardım. Kulaklığı takacaktım ki yanımda oluşan hareketlenme ile başımı yan tarafa çevirdim. Gördüğüm kişi Muaz Bey'di. En son onu hastanede görmüştüm, şimdi yanımda ne işi vardı merak ediyordum, hem de dolmuşta...

"Siz?" dedim sorgu dolu sesimle. Yanıma oturdu. Önce bir müddet önüne baktı sonra bana döndü. Ona bakarken kendimi acayip gerilmiş hissediyordum. Bunu anlayacak ki rahatlamam için gülümsedi.

"Biraz konuşalım mı?"

"Ne hakkında?"

"Sahile geçelim, konuşuruz. Burada konuşulacak bir mevzu değil." Onu onayladım, yine ne derdi vardı bilmeliydim. Ya da yine ben kimin hayatını kurtaracaktım merak ediyordum. Dolmuş durakta durunca ikimizde indik. Sessizce yürüyüşümüz sahilin orada son buldu. İç sesimi saymazsak!

Şu an ikimizde denize bakıyor, lafı kim açacak diye bekliyorduk. Muaz Bey bana dönüp, "Gelişin zamansız oldu," dedi. Bu düşüncesi acımasızcaydı. Buruk bir tebessümle, "Planlarınızı altüst mü ettim yoksa?" deyince alaycı sesime karşın yüzüme bir müddet baktı. Üzerimdeki kırgınlık bir türlü dinmeyecekti. Hiç lafı da eveleyip gevelemeye gerek yoktu zaten o da beni anlıyordu.

"Senden habersiz plan yaptık zannetmiyorum." Ona doğru döndüğümde yüzündeki ciddiyetin yerini şefkat almıştı. Yorgun, kırgın ve kızgın olduğumu biliyordu.

"Mesele bu değil ki," deyip kollarımı birbirine doladım. Hava çok soğuk değildi ama ben üşüyordum. "Mesele, sizin kendi kafanıza göre olaylara müdahale etmeniz. Ben gitmem dedikçe beni oraya zorla göndermeniz."

"Sana anlatmıştım." Evet anlatmıştı. Hamile olduğumu öğrenen birinin peşime düşmesi bizi bütün bu olanlara itti. Kimliğimin bile değişmesi beni bu dünyadan tamamen uzaklaştırmıştı. "Evet," dedim. Soğuk üslubum aramızdaki anlaşmanın en temel yapısıydı. "Peki şimdi neden geldiniz?" Ellerini kumaş pantolonunun cebine soktu. Karşımdaki adamın tam bir polis olduğu duruşuyla anlaşılıyordu. Yaşı vardı ama genç görünüyordu. Uzun boylu heybetli adamdı Muaz Bey ve bu heybeti onu oldukça karizma gösteriyordu.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin