25. BÖLÜM

1.9K 116 87
                                    

Saat epey ilerlemişti. Gelen arabalarla beraber kıldığım namazın seccadesini komodine kaldırdım. Düğün gününe kadar burada kalacaktım. Zaten Yiğit de gidişinden beri hiç gelmemiş, arayıp sormamıştı. İstemsizce yüzüm düşerken açılan kapıyla beraber odadan çıktım. Annem elindeki çantaları köşeye koyup bana baktı. Yusuf'la Büşra'ya veda edemeden gelmiştim eve.

"Geç bitti düğün." Annem yorgun ifadesiyle beraber salona geçip, "Son an da birkaç misafir geldi," demesiyle başka bir şey sormadım. Yengemler de gelerek hep beraber salona geçtiler. Yorgunlukla giren amcamlar ise babamla beraber diğer odaya geçip namazlarını kılmaya başladılar. Ev çok küçük olmasa da kalabalık olunca epey bir yoğunluk olabiliyordu.

"Eee hanımlar, kahve içer miyiz?" Sorum ile yengem, "İçeriz içer," diyerek karşılık verince mutfağa yöneldim. Mehtap abla peşimden gelerek, "Zeynep, ne oldu öyle? Bir ara Neva'yı gezdirirken gördüm sizi, gelemedim. Kimseye de bir şey diyemedim," demesiyle yüzüm düştü. Verecek cevabım şu an muallaktaydı. En çok da Yiğit'i bu cevaba koyamıyordum.

"Benim odaya geçelim anlatırım abla." Israr etmeden, "Öyle olsun bakalım," diyerek bardaklara su doldurup tepsiye koydu. Salona geçtiğimizde kahveleri dağıtıp köşeye oturdum. Hep bir ağızdan konuştukları konu Yusuf'un düğünden çıkıp bizim düğüne geliyordu. Şu bir haftayı atlatmayı oldukça çok istiyordum. Şimdiden bu yoğunluğun yorgunluğu çökmüştü üzerime. O kadar çok iş vardı ki, dağ gibi gözüktü.

"Eee Zeynep abla, ne zaman çıkarız hazırlık yapmaya çarşıya?" Tuğçe'nin sorusu ile, "Çok bir iş yok güzelim, bir ara eksikleri alırız," dediğimde Tuğçe, Nehir'in kulağına bir şeyler diyerek oturdukları yerden kalktılar. Yanıma geldiklerinde telefondan birkaç resim çıkarıp gösterdiklerinde arsız gülüşlerine tehditkâr bakış atıp, "Beni kandıramazsınız," dedim. Tuğçe yalvarır gözlerle bakıp, "Lütfen Zeynep abla, lütfen. Bak sana çok yakışır bu," deyince tekrar elbiseye döndüm.

"Kızlar, bu çok gösterişli bir elbise."

"Ama senin en özel günün bu."

"Başka seçin onu alalım." Nehir omuzlarını düşürüp, "İyi ya, ne güzel hazırlayacaktık seni," deyip somurtunca bu haline güldüm.

"Aysun Hanım'dan bir haber var mı kızım?" Anneme dönüp, "Yakınının durumu ağırmış, ama salı gününe kadar geleceğini söyledi," dediğimde benimde aklıma Aysun Hanım takıldı. Onunla konuşabilme cesaretinde bulamamıştım daha. Şimdi arasam beni sıkıştıracaktı biliyordum. Gözüm telefondaydı, Yiğit'ten ses çıkmaması sinirlendirmeye başlamıştı artık.

"Aysun Hanım, Yiğit'in annesiydi değil mi?" Melek yengemin sorusuna olumlu şekilde karşılık verdi annem. Aysun Hanım hakkındaki soruları annem bildiği kadar cevaplıyor, onun hakkındaki sözleri oldukça memnuniyet içeriyordu. Annem, Aysun Hanım'ı sevmişti.

Yatma vakti gelince herkes hazırlanan odalara geçti. Ben de kendi odama geçip üzerimi değiştirdim. Bütün gün oldukça yorulmuştuk. En çok da Yiğit'in bu tavrı yorgunluğuma biraz daha katık oluyordu.

Kapıdan bakan Mehtap ablaya gülümseyerek içeriye girmesini söyledim. Beraber yatağa oturduğumuzda sorgulayıcı ifadesini yine yüzüne yerleştirdi. Kavgayı görmesi pek iyi olmasa da onu geçiştirmeyerek kısaca anlattım. En azından birine anlatmanın rahatlaması oluştu kafamda.

"İkinizde birbirinizi anlamamışsınız. Yani bir nevi ufak çatışma olmuş."

"Sanırım doğru söylüyorsun." Mehtap abla biraz daha bana dönüp yatağa bağdaş kurdu. Saat neredeyse 00:30 civarıydı. Yarın düğün olmadığından ötürü bu kadar geç saatte oturmak istemiştik.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin