18. Bölüm

3.3K 139 20
                                    

Nereye gittiğimizi bilmeden yol boyunca ilerliyorduk. Şehir dışına çıkmıştık. Ara sıra Yiğit'e soru sorduğumda beni geçiştiriyordu. Geçen eline zorla sıkıştırdığım kolyeyi bana geri verdiğinde olanlarla ilgili olduğunu az buçuk tahmin edebiliyordum. Birçok il geçmiştik. Ankara yoluna girdiğimizi anlayınca merakım biraz daha arttı. İşle ilgili olduğunu söylemişti ama işin içinde yine bana verilen görevler vardı. Boynumdaki kolye bunun örneğiydi. Gittiğimizde ne yapacağımı merak ediyordum aslında. Gün geçtikçe her şey bir bir açığa çıkıyor ve ben bu gerçeklere biraz daha alışıyordum. Alışmamam gereken bunca olaya ben artık tepkisiz kalabiliyordum.

"Ne işimiz var buralarda bir açıklama yapmayacak mısın?" Yiğit kısa bir an bana bakıp, "Artık patron sensin," dedi. Dudakları ihtişamla kıvrıldı.

"İmza meselesi mi?"

"Biraz da çip meselesi." Doğru tahmin etmiştim. Yine de benlik olan mesele neydi bilmiyordum. Başımı dışarıya çevirip akıp giden yolu izledim. Olağanca durumun içinde bir gün bunun olacağını bilmem gerekiyordu. Tedirgindim sadece. Bir an önce olup bitsin istiyordum her şeyi. Yabancı kaldığım bu hayat bana ağır geliyordu.

Kalabalık şehir merkezinden uzaklaştık. Büyük bir şirketin önüne geldik. Yiğit arabadan inerken ben de peşinden indim. O ara şirketten birkaç güvenlik önümüze geldi. Bu kadar sıkı güvenliği görmezden gelemiyordum. Korumalar bize eşlik ettiğinde şirkete değil de başka bir girişe yöneldik. Ne olduğunu hâlâ anlayamıyordum. İçeriye girdiğimiz an da karşıdan mütebessim ifadesini takınmış biri geldi. Yiğit'e yaklaşıp, "Hoş geldiniz," diyerek önce Yiğit'le tokalaşıp ardından bana elini uzattı. Hiçbir karşılık vermeden başım ile selamladım. Adam bu tavrıma bir anlam vermezken elini geri çekip, "Kasa öylece sizi bekliyor," dedi. Yiğit'e kısa bir bakış attım. Ona baktığımı anlayınca elimi tuttu. Tedirgindim... İsterse en iyi sözleri söylesin yine de rahatlayamazdım.

"Kimse girmedi değil mi o odaya?" Vedat Bey gülerek, "Senin güvenliğinden geçene helal olsun," diyerek karşılık verdi. Bu söz ne kadar şakada olsa Yiğit'in hoşuna gitmedi. Merak ettiğim o odaya geçtiğimizde gerçekten de kapıda bekleyen adamlar beni bile şaşırttı. Vedat Bey'in dediği kadar vardı. Vedat Bey, dolaptan bir kasa çıkarıp masanın üzerine koydu. Şimdiden bana düşen vazife neyse öylece gözümün önündeydi. Kendimi olağanca kasvetin içinde hissediyordum. Bunu yapmak istemiyordum fakat yapmak zorundaydım. Yapmalıydım, yapmazsam şayet diğer tarafın hükmüne şahit olacaktım. Anladığım şu ki karşı taraf sandığımdan daha tehlikeliydi. Yiğit elimi şefkatle sıkıp, "Hadi," dedi. Yardım ister gibi baktım gözlerine. Beni bu durumdan kurtarsın istedim ama o beni bu duruma daha çok itti. Gülümseyip benimle beraber yaklaştı kasaya. Kolyeyi işaret ettiğinde kolyeyi boynumdan çıkardım. Yiğit'in anlatımıyla kolye ucunun alt tarafını kilide yaklaştırdığımda klik sesini duymamla beraber kasa açıldı. Yiğit içerisinden birkaç dosya çıkarıp birini bana uzatıp diğerlerini masaya koydu.

"Bu dosya sen de kalacak, daha sonra sana bunu açıklayacağım. Diğerine ise senin imzan gerekiyor." Eğilip dosyaya baktım. Dosyada eski bir tarih vardı. Üzerinde Mahir Bey'in ismi vardı. Amcasıydı Yiğit'in ve tuhaf olanı da bütün hisselerin Mahir Bey'in üzerinden çekilmesiydi.

"Onu imzalarsan Mahir'le aramdaki bağ azalacak." Mahir Bey'e amcam bile demiyordu. Aralarındaki husumeti bilmediğimden merakım dosyalarla daha çok kabardı.

"Bunu kabul etmezsem peki?" Yiğit hiç düşünmeden, "O gördüğün görüntülerden daha kötü bir görüntü hep önümüzde olacağını gösterir," diye cevap verdi. "Bu dosya saklıydı Zeynep, senin bu sürece gelmen dosyayı gün yüzüne çıkardı." Sebepsizce imzaladım dosyayı. Belki de güven meselesiydi bu. Yiğit'e ilk defa güvenmemin verdiği korkuyu yaşıyordum yine de güvenmekten başka çare bulamıyordum. Bu olduğum yer onun yüzündendi çünkü. Babasının bana bıraktığı kolye yüzündendi. Kolye sadece beni korumakla kalmıyordu, bir anahtardı da hatta bir parmak izi. Saklı kasaları açan, sadece bana özel bir kolye... Ve o kolyede gizli bir bilgi daha vardı ki, işte onu ben de bilmiyordum. Yiğit beni kendine çevirip, "Babamın garantisi sendin. Eğer imza benim üzerime olsaydı ne yapıp ederler bana imzayı attırırlardı" deyince yüreğime sıkıntı oturdu. Lakin Mahir Bey neden yapsındı ki bunu? Sessizce inşirah okuyup cevap vermeden odadan çıktım. Yiğit'le Vedat Bey'de peşimden çıktıklarında bu gece burada kalacağımızı öğrenmem hiç iyi olmamıştı. Vedat Bey kendilerinde misafir olmamızı isteseler de Yiğit kesinlikle kabul etmedi. Bu da benim işime gelmişti zaten. Otele geçecektik fakat Yiğit otelden önce birkaç mekân gezmemizi istedi. Benimde kapalı alana girme isteğim yoktu. Sessiz sakin bir yere gitme isteği olsa da arkamızdaki korumalardan ötürü bu isteğimi es geçtim. Sanırım hayatımız bundan ibaretti bundan sonra. Özgürlüğümü özlemiştim.

VİSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin