19 - ❝Hiç pişman oldun mu?❞

2.4K 219 217
                                    

EYLÜL 1976

Sirius ile önümüzdeki kağıda bakarken sıkıntıyla ofladım. Sirius ne yapacağını bilmez bir şekilde bana baktığında göz göze geldik.

"Benim gördüğümü sen de görüyorsun değil mi? Hayal falan değil yani?" 

"Değil gibi." diye mırıldanıp kağıtta yazanları bir kez daha okudum. "Alphard Black tüm mirasını sana bırakmış." 

Sirius dudaklarını dişledi. Bugün baykuş postasıyla elimize ulaşan mektuba göre Sirius ölmüş amcasının tüm mirasına sahipti artık. Çok olmasa da yüksek bir meblağ idi Sirius'a bıraktığı ve onu epey bir süre idare ederdi.

En azından Hogwarts'tan mezun olana kadar.

"Ne yapacaksın bu parayla?" diye sordum merakla. 

Sirius omuz silkti. "Yüksek ihtimal küçük bir ev alırım. Potterlara yük olmak istemiyorum." Bana baktığında fikri hakkında ne düşündüğümü sorguladığını fark ettim. "Sen bilirsin Sirius ama o evde tek başına nasıl yaşayacaksın?" diye sordum.

"Nasıl yani?"

Gözlerimi devirdim. "Sen yumurta kırmayı bile bilmezsin."

Gerçekten Sirius, Black malikanesindeki ev cini Krecher'ın varlığından ötürü ne yemek yapmayı biliyordu ne temizlik ne de kıyafet yıkamayı. Tek başına bir evde olduğunu düşündükçe tüylerim ürperiyordu.

"Ben de ev cini alırım." 

"O parayı böyle boş şeylere harcama." dedim. "Ev cinleri pahalı oluyor. Gelecek günler için saklaman gerek paranı."

"Sen ne öneriyorsun peki?" 

Gri gözlerine bir süre baktıktan sonra derin bir nefes verdim. "Biliyorsun, ben de artık Black malikanesinde kalmıyorum. Ev parasını yarı yarıya ödeyerek aynı evde yaşayabiliriz. En azından ben yemek yapmayı da biliyorum." Sonuçta bankamdaki paranın bir kısmını kullanabilirdim.

Annem evimize ev cini almazdı. O bir melezdi ve annesinden gördüğü kadarıyla ev işleri yapmaktan hoşlanırdı. Bana da bunu alıştırmıştı. Rahata alışmamı istememişti, kendi başımın çaresine bakabilmemi istemişti.

Bunun için ona minnettardım.

"Ciddi misin?" Sirius'un gri gözleri neşeyle parladı. "Bu muhteşem olur Val! İkimiz aynı evde, istediğimiz ne varsa yaparız! Sonsuz özgürlük."

Kaşlarım alayla havalandı. Özgürlük, tabii. Hiçbir zaman içi boş bir cesarete sahip olmamıştım. Ya da içi boş bir özgüvene. O yüzden biliyordum ki özgür değildim. Özgür gözüküyordum ama kendimi özgür olarak nitelendirirsem içi boş bir laf olurdu bu.

Ben, babamın beni özgür bıraktığı kadar özgürdüm. Bu da bir nevi tutsaklıktı benim için.

"Ne dersin?" diye sordum yine de. "Aynı evde yaşamaya var mısın?" 

Sirius hevesle başını salladı. "Sormana gerek bile yok. Muhteşem olacak!" Sonra aklına bir şey gelmiş gibi duraklayıp "Hem... Belki Regulus da bir süre sonra o evden ayrılmaya karar verip yanımıza taşınır." dedi. Az önceki hevesli sesi kaybolmuştu, düşüncelere dalmıştı.

"Belki." dedim bunun olmayacağını içten içe çok iyi bilsem de. Regulus ailesine ve kanına düşkündü, onları bırakıp gidemezdi Sirius gibi. Üstelik safkanlık görüşlerini destekliyor, inanıyordu.

"Bu çok güzel olacak!" dedi Sirius tekrar neşelenerek. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Muhteşem ev arkadaşları olacağız Val."

"Neler oluyor burada?" Hemen karşımıza oturup yere bağdaş kuran Remus ve Peter'a baktım. Sirius'la ortak salondaki şöminenin önünde oturuyorduk ve şimdi karşımızdaki ikili sırtını şömineye vermişti.

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」حيث تعيش القصص. اكتشف الآن