48 - ❝Veda etmek zor olmalı.❞

1.7K 183 127
                                    

HAZİRAN 1978

Hala uyuyan arkadaşlarıma baktım gülümseyerek. Saat sabahın beşiydi ve onlar sabah sekizden önce kalkmazlardı.

Sandığımı sessizce havalandırıp -evet, sonunda İz üzerimizden kalkmıştı!- etrafa tekrar bakındım. İçim kan ağlarken dışarıdan en ufak belirti göstermiyordum. Arada dolan gözlerim hariç elbette.

Lily'ye gülümsedim. Sabah uyandığında beni bulamayacaktı, muhtemelen James ile olduğumu düşünecekti. En sonunda gittiğimi fark ettiğinde ne yapacaktı? Beni arayacak mıydı? Elbette arayacaktı.

Marlene ve Dorcas'a da şöyle bir göz attıktan sonra derin bir nefes verip sessiz adımlarla odadan çıktım ve kapıyı arkamdan kapattım. Sandığımı ortak salona bıraktım ve bir kez daha ortak salona baktım.

Yedi yılım geçmişti bu salonda. Masalarda ders çalışmış, şömine önündeki o üçlü koltukta Çapulcularla oturup kahkahalar atmış, gece yarılarına kadar oturduktan sonra orada uyuyakalmıştım onlarla. İlk kez o koltukta öpüşmüştük James'le.

Elimdeki zarfı sımsıkı tutarak erkeklerin yurt odasına çıkan merdivenlere yöneldim ortak salona bakarak anılarımı düşünmeyi kesip. Yedi kat çıkıp artık fazlasıyla aşina olduğum odaya girdim. Dördü de uykularının en tatlı yerlerindeydi.

Kapıya en yakın yatan Sirius'un kolu yataktan sarkmıştı, yüzükoyun uyuyordu. Remus yan dönmüş, ellerini başının altına koymuştu. Peter da yüzüstü yatıyordu ancak onun haricinde düzdü. James ise yastığına sarılmıştı.

Yanına yaklaşıp yatağın boş köşesine oturdum. James'in uykusu hafif olduğu için onu uyandırmaktan çekiniyordum.

Yan profilini gördüğüm sevgilime gülümsedim. O kadar huzurlu uyuyordu ki. Uyandığında yaşayacaklarından tamamen habersizdi. Uyandığında sevgilisi kayıplara karışmış olacaktı ve ondan geriye kalan tek şey kıytırık bir mektup olacaktı.

Sıkmaktan neredeyse buruşacak olan mektubu komodinin üzerine koydum uyandığında görebilmesi için.

"Bir mektuptan daha iyisini hak ediyorsun." diye fısıldadım sevgilime. "Vedasız terk edilmekten, ortada bırakılmaktan daha iyisini, daha fazlasını hak ediyorsun."

Gözlerim doldu anında. James'e bakıp birazdan onun yanından ayrılmak zorunda olacağımı bilerek gözlerimin kuru kalmasını bekleyemezdim zaten. "Ama benim elimden yalnızca bu geliyor aşkım." Titreyen dudaklarımı aralayarak derin nefesler aldım. "Sana sadece ucuz kelimelerimle veda edebiliyorum."

"Çünkü biliyorum ki yüzüne bakarsam, seni terk edip gideceğimi söylersem beni bırakmayacaksın. Seni kurtarmama izin vermeyeceksin. Benimle gelmek isteyeceksin belki de. Ama gelemezsin. Seni tanıyorum, inandığın şey uğruna savaşmak isteyeceğini biliyorum. Ve benimle gelirsen bunu yapamayacaksın, arkadaşlarımız burada savaşırken, belki de ölürken sen benimle olduğun için kendini suçlayacaksın, kendini değersiz ve kötü hissedeceksin."

Sol gözümden bir yaş aktığında "Seni o kadar seviyorum ki." dedim. "Bir kişiyi bu kadar sevebileceğimi hayal edemezdim. Sanki bedenimdeki tüm hücreler yanıyor ve seni gördüğüm an o yangın diniyor gibi."

"Özgürlüğüm, sevgilim..." diye fısıldayıp saçlarını okşadım. "Senin için kendimden vazgeçerim, seni yaşatmak için ben bir ömür özgürlükten uzak kalırım. Sen yeter ki hayat enerjini yaymaya devam et."

Yüzüm yaşlarımla ıslanırken "Bir yerlerde seni daima seveceğimi sakın unutma." dedim. "Ne yaparsan, kimle olursan, kime dönüşürsen dönüş ben bir yerlerde seni seveceğim ve içimdeki varlığının yaşadığı her gün kendimi dünyanın en mutlu insanı sayacağım."

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Where stories live. Discover now