38 - ❝Seninleyken özgürüm.❞

2.3K 189 205
                                    

AĞUSTOS 1977

Yastığıma sarılıp uyurken kapının açılma sesini hayal meyal duydum. Gözlerimi açıp bakmaya mecalim olmadığı için uykuma devam ederken yatağa birinin daha yatmasıyla bunu yapamayacağımı fark ettim.

"Uyan bakalım uyuyan güzel." dedi James'in sesi. Gözlerimi açmadım. Tatilin son günlerini uyuyabildiğim kadar uyuyarak geçirmek istiyordum.

"Val! Hadi güzelim." 

"Bırak uyuyayım ya." dedim uykulu ve boğuk bir sesle. 

James kıkırdadı. Sonunda beni rahat bırakacağını düşünürken belime değen ellerle havalandım ve o korkuyla gözlerimi açtım. James beni dizlerinin üzerine oturtmuş yattığı yerden sırıtarak bakıyordu. "Gözlerini açtın bakıyorum da?" dedi alayla.

Gözlerimi ovuşturup "Beni uyandırmaktan bıkmadınız mı ya?" diye söylendim. "Bırakın uykumu alayım işte."

"Hadi kalk, kahvaltı hazırladım." dediğinde şüpheyle kaşlarımı kaldırdım. Bu evde mutfağa giren tek kişi bendim ve James şu an bana kahvaltı hazırladığını söylüyordu. 

Benim şüpheli bakışlarıma göz devirip az önce sımsıkı sarıldığım yastığı eline alıp yüzüme attı. Yüzüme çarpan yastıkla sersemlediğim an beni sırtımdan tutup kendine çekti ve üzerine yatmamı sağladı. 

Yastık aramızdan çıkıp gittiğinde James'le burun burunaydık. "Hem Pati, Aylak'la buluşmaya gitti. Bugün yalnızca ikimiz varız."

Gözlerimi kırpıştırıp gülümsedim. Sirius'u her ne kadar çokça sevsem ve onun için ölüme bile atlamayı deneyecek olsam da James'le asla yalnız kalamamamızın yegane sebebi oydu. Aramıza giriyor, bizi birbirimizden uzak tutuyordu.

Sirius kıskanç bir çocuktu, hep öyle olmuştu. Şimdi de hem beni hem James'i aynı anda kıskanıyordu.

Başımı boynunun girintisine gömüp gözlerimi tekrar yumduğumda "Sakın uyuma!" dedi telaşla. "Kalk artık, günümüz heba oluyor. Pati'yi evden çıkarmak için çok çalıştım, Aylak kartını oynayınca ancak kabullendi."

Haklıydı. Oflayarak yerimden kalktım ve dağılmış saçlarımı elimle düzeltmeye çabalayarak "Aşağı in, geliyorum şimdi." dedim.

Beni onaylayıp odadan çıktığında üzerime şortlu tulumumu giyip saçlarımı tepeden atkuyruğu yaptım. Yüzümü yıkamak için banyoya gidip işlerimi hallettikten sonra mutfaktan gelen tıkırtılarla işkillenip -bir gram bile güvenmiyordum mutfak konusunda James'e- adımlarımı o yöne çevirdim.

Masaya konmuş kahvaltılıklara bir anlığına baktıktan sonra elinde portakal suyu bardağını tutan James'le göz göze geldiğimde onun gözlerinin üzerimdeki tulumda dolaştığını gördüm. En sonunda bacaklarıma baktıktan sonra gözlerini kaçırdı ve bardağı masaya bıraktı.

Masaya karşılıklı oturduğumuzda "Bu yaptıklarına ne derece güveniyorsun James? Zehirlenmeyelim sonra?" dediğimde ters ters bana bakıp "Çok komik Val." dedi ve ağzına sosisten bir parça attı.

Zehirlenmemize yol açacak bir şey yaşanmadan gülüşerek kahvaltımızı bitirdik. Ben bulaşıkları yıkarken James masada oturmuş, beni izliyordu. Kahvaltıyı o hazırladıysa bulaşık konusunu da ben halledecektim.

"Çok güzelsin." dedi bir anda ve gülümseyerek omzumun gerisinden ona baktım. Ela gözleri hayran hayran bana bakıyordu. "Sahiden çok güzelsin bak, sana bakınca nefesim kesiliyor." 

Onun bu ani yükselişlerine artık aşina olduğum için yalnızca kıkırdadım. Bir anda durup dururken çok güzelsin, sana bayılıyorum, şu güzelliğe bir bak gibisinden ani iltifatlarla beni şaşırtmayı başarıyordu. 

𝐊𝐔𝐂𝐔𝐊 𝐁𝐄𝐘𝐀𝐙 𝐘𝐀𝐋𝐀𝐍𝐋𝐀𝐑 「Jᴀᴍᴇꜱ ᴘᴏᴛᴛᴇʀ 」Where stories live. Discover now