37.

350 23 46
                                    

Batuhan'dan :

Berkay odada üzerime doğru yürümeye devam ettiği sırada Poyraz içeriye hiddetle girip kapıyı sertçe kapattı. Ardından elini yüzüme doğru uzaklaştırmaya çalışan Berkay şaşırmış olacak ki aniden elini çekip Poyraz'a dönüp baktı.

Oyuna geldiğini anlamıştı ama artık çok geçti. Bir şeyler geveleyip kendini açıklamaya çalışmak için ağzını açsa da Poyraz'ın ağzının ortasına indirdiği yumruğu ile sarsılması bir olmuştu.

Poyraz'ın gerçekleri öğrendikten sonra tepkisinin kötü olacağını tahmin etsem de bu kadar öfkeli olması şaşırtmıştı. Berkay'a konuşma fırsatı vermeden üst üste yumruk atmaya başlamıştı. Gözü dönmüş gibiydi. O sevgi dolu adamın gözlerinden sadece saf bir öfke akıyordu.

Araya girip Poyraz'ı Berkay'dan uzaklaştırmaya çalışsam da durmuyordu. "Poyraz tamam lütfen yeter, yüzü gözü dağıldı işte bırak. "

Duymuyor, anlamak istemiyordu. Daha fazlasını yapmak için gözünü karartmış gibiydi. Belinden tutup çekmeye çalıştığım kollarımı kavrayıp kendinden uzaklaştırmıştı.

Sendeleyip yere düşen Berkay'ın karnına ardı ardına tekmeler attıktan sonra yere çömelip öfkeyle Berkay'in kolunu tutup yandaki komodinin üstüne yerleştirdi.

"Batuhan'a bu kollar ile mi sarılmaya çalıştın orospu çocuğu?!!!!" der demez kolu hızlıca komodinin sertçe çarptı üst üste. Kolunu kırmaya çalıştığına yemin edebilirim.

Ardından kolu serbest bırakıp yere düşmesini sağladı. Ayağa kalktı.
"Bu elle mi dokundun benim sevgilime!!!" yerdeki ele hiç acımadan ayağıyla bastı. Parmaklarının kırılma sesleri hâlâ kulağımda...

Delirmişti. Elinde olsa oracıkta öldürecekti Berkayi. Korkmuştum. Amacım sadece gerçekleri kendi görmesiydi. Katil ya suçlu duruma düşmesi değildi. Bu kadarı gerçekten çok fazlaydı.

Beni reddedecegini bilsem de son bir kez tekrardan Poyraz'ın kolundan tuttum uzaklaşması için.

"Poyraz lütfen yeter artık. Onun yüzünden başın belaya girsin istemiyorum. Korkuyorum"

Öfkeyle bana çevirdi bakışlarını. "Korkuyorsan çık dışarı! Kapı orada. Benim burada işim daha uzun. Bu orospu çocuğunu öyle kolay bırakmayacağım. "


Bu sözlerinden sonra nasıl daha fazla korkmamaliydim ki ? Hemen koşarak odadan çıkıp Dora ile bahçede sohbet eden İsmail abiyi çağırdım.

İsmail abi ile birlikte odaya çıktık. Geldiğimizde Berkay dayak yemekten baygınlık geçirip yere yığılmışken Poyraz da yere çömelip sırtını yatağa yaslamış hüngür hüngür ağlıyordu.

Onu uzun zaman sonra ilk kez ağlarken görüyordum. Kötü hissetmiştim.

İsmail abi yere yığılmış olan Berkay'i kaldırıp odadan çıkartırken ben de yerde oturup kafasını dizlerinin arasına koymuş bir şekilde ağlayan Poyraz'ın karşısında çömeldim.

Parmaklarımı çekinerek de olsa yavaşça saçlarına daldırdığımda ağlama sesleri kesildi. Duruldu.

Saçlarıyla oynandığında sakinleştiğini ta yarışma zamanında deneyimlemiştim. Ne zaman parmaklarımı kıvırcık saçlarına daldırsam kedi gibi mayışır gevşerdi. Tıpkı şimdi olduğu gibi...

Az önce ağlamaktan kas katı kesilmiş vücudu bile gevşemişti. Sesini çıkarmadan duruyordu öylece. Dayanamayıp biraz daha yaklaşarak saçlarını okşamaya devam ettim.

"Poyraz hadi kaldır başını" diye mırıldandım sakin bir ses tonuyla.


Bir şey demedi kafasını iki yana salladı.

"Lütfen... Poyraz ?"

Yavaşça kafasını kaldırıp ağlamaktan kızarmış olan gözlerini ellerinin tersiyle silip bana baktı. "Beni affedebilecek misin Batu ?"



Bu soruya verecek cevabım çok netti. Hayır. Ama bunu şu an söylemenin ne sırası ne de zamanıydı. Poyraz'ın daha da kötü hissetmemesi için sessiz kaldım.

Sessizliğimden kaynaklı olarak yüzü iyice düşmüştü. Kafasını aşağı yukarı salladı yavaşça. "Ben aldım cevabımı Batu ama pes etmeyeceğim. Bir gün beni affedeceksin ve ben o gün için, bizim için çabalayacağım "



Yavaşça çömeldigim yerden doğrulup ayağa kalktım ve elimi ona uzattım destek alması için.
"Hadi kalk odana gidip biraz dinlen Poyraz. Asla gerçekleşmeyeceğini bildiğin şeyler için boşa umutlanma , sonra hayal kırıklığı yaşarsın. "


Bir şey demeden uzattığım elimden destek alarak ayağa kalktı. Kapıya doğru yöneldiğimiz sırada kapı aniden sert bir şekilde açıldı. İkimiz de şaşkın bakışlarla bize öfkeyle gelen İsmail abiye baktık.

"İsmail abi kötü bir şey mi oldu? Neden bu kadar sinirlisin ?"

Ard arda sorduğum sorulara gülerek cevap verip Poyraz'a baktı. "Daha olmadı ama birazdan bu piçin suratında kötü bir şeyler olacak kardeşim. Odana gitsen iyi olacak. "


"O ne biçim laf öyle abi? Poyraz'ı dövecek değilsin herhalde, öyle değil mi? Şakanın sırası değil." Aşırı sinirlenmiştim.



Ani bir refleksle Poyraz'ın çenesine yumruk atıp bana döndü İsmail abi.
"Şaka yapmaktan hiç hoşlanmam Batu bunu bildiğini sanıyordum. Lütfen çık dışarı. Bu şerefsize seni üzmek ne demekmiş bedelini ödeteceğim. "




Poyraz sızlayan çenesini ovuştururken önüne geçtim. Tam İsmail abi tekrar vurmak için bir hamle yapacağı sırada...

"İsmail abi, lütfen bırak gitsin. Onu dövmen hiçbir şeyi çözmeyecek."


Kafasını hızlıca iki yana salladı. "Ne yani yaptığı tüm şerefsizlikler yanına mı kalsın? Daha 2 saat önceye kadar sana asla inanmayan, hatta kıskançlık uğruna taciz olayını uydurduğunu düşünen bu şerefsize hâlâ arka çıkman doğru değil. "



Poyraz yavaşça ellerini belimin iki yanına yerleştirip beni kenara itti hafifçe. "İsmail haklı, bırak vursun içi soğur belki. "


Önünden çekilmemi fırsat bilen İsmail abi ardı ardına yumrukları indirdi Poyraz'ın suratına.

Araya girmeye çalışsam da bu defa İsmail abi buna izin vermeyerek beni Poyraz'dan uzaklaştırdı.

Attığı son yumruktan sonra sendeleyip yatağa tutundu Poyraz. Kaşı patlamıştı. Buna rağmen İsmail abi durmadı. Vurdukça öfkesi daha çok artıyor gibiydi ve elimden bir şey gelmeden sadece izliyor olmak çok kötüydü.


Bir Küçük PoyBat MeselesiWhere stories live. Discover now