BÖLÜM / 15

4.1K 231 11
                                    

"Melis, kazaklarını aldın değil mi anneciğim? Bak Bursa İzmir'e benzemez. Hastalanmanı istemem."

"Aldım anne, merak etme," dedim ayakkabılarımı giyerken. Annem ayağımdaki spor ayakkabılara bakıp "Botlarını?" diye sorunca gülüp yanına gittim ve yanaklarını öptüm.

"Her şeyi aldım anne, gerçekten."

"İyi. Bak dikkat et kendine tamam mı? Batu'yla birbirinize göz kulak olun."

"Anne İstanbul'a giderken böyle değildin, ne oldu sana ya? Hem Batu ne alaka?"

"İstanbul'da dedenler vardı. Ondan içim rahattı. Bu sefer tek tanıdığım kişi Batu. Ondan öyle dedim."

"Tamam, tamam," dedim geç kaldığımı fark edince. Annemle Merve ablaya teker teker sarıldım. Babam hala hastanedeydi. Son anda bir ameliyatı çıktığı için geç gelecekti. Annemin ise bugünü boştu.

"Hadi ben gidiyorum," diyerek sırt çantamı taktım. Daha sonra küçük bavulumu yerden alarak anneme döndüm. "Babamı öp benim yerime."

"Tamam, sende varınca ara bizi. Merak ederim."

"Tamam, haydi hoşça kalın."

Nihayet evden çıkabildiğimde Batu'nun bahçe girişinde beni beklediğini gördüm. Eliyle kolundaki saate vurarak geç kaldığımızı belirtti. Adımlarımı hızlandırarak yanına vardım. Bu sırada annem kapıdan "Batu, birbirinize dikkat edin. Melis sana emanet," diye bağırdı.

Ben gözlerimi devirip "Sanki savaşa gidiyoruz," diye mırıldanırken, Batu gülerek "Tamam Hande abla, merak etme sen," dedi.

Bahçeden çıktığımızda bakışlarım Batuların evinin camındaki Meral ablaya kaydı. Gülerek el salladığında ben de ona el salladım.

Evleri arkamızda bırakıp okula doğru yol aldığımızda "Allah'tan Meral abla annem gibi 'Batu sana emanet demedi," dedim gülerek. Batu da güldü. "Aslında daha kötülerini diyebilirdi ama evden çıkmaması için uyardım onu."

Bugün günlerden cumaydı. Okul çıkışı eve gelmiş ve eşyalarımızı almıştık. Şimdi ise tekrar okula gidiyorduk. Orada kulüptekilerle buluşacak ve otogara geçecektik. Yarışmayı düzenleyen şirket otel masraflarını da yolu da karşılıyordu. Duygu hocayla beraber tam yedi kişiydik. Aslında kulüpte toplam on bir kişi vardı ama kalan kişiler kişisel sebeplerden dolayı gelemiyordu.

"Bavulun ağır mı?"

Batu'nun sorusu üzerine düşüncelerimden sıyrılıp küçük bavuluma baktım.

"Hayır, ama taşırım dersen itiraz etmem," dedim gülerek. Bana yandan bir bakış atıp "Niye öyle bir şey yapayım?" diye sordu.

"Hani belki centilmenlik yaparsın diye düşünmüştüm ama hödük olduğunu unutmuşum. Affedersin," dedim alayla. Güldü ve bir şey demedi. Kısa bir süre sessizce yürüdükten sonra bavulumun elimden çekildiğini hissettim.

"Ne oldu?" diye sordum sırıtarak. "Söylediklerim ağırına mı gitti?"

"Veriyor musun, vermiyor musun?" dedi beni takmayarak. Bavulu tutan elimi hemen serbest bıraktım. Zaten bir tek sırt çantası vardı. Valizimi taşımak onun için zor olmasa gerekti.

Nihayetinde okula geldiğimizde Duygu hoca hariç herkesin okul kapısının önünde olduğunu gördüm. Batu'yla beraber yanlarına gittiğimizde Selim yanıma geldi. Kaşlarıyla çaktırmadan Batu'yu işaret edip "Ne iş?" diye sordu sessizce.

Kaşlarımı çatarak "O ne demek Selim?" diye sordum.

"Maşallah diyorum. Allah sohbetinizi arttırsın diyorum."

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin