BÖLÜM / 7

124K 6.3K 449
                                    

Çalan alarm sesiyle sızlanarak gözlerimi açtım ve çalmaya devam eden telefonumu alıp alarmı kapattım. Ellerimle acıyan gözlerimi ovarken ofladım. Muhtemelen çok az uyumuştum ve deli gibi uykum vardı.

Dün gece aklıma gelince dehşetle gözlerimi açtım. Neler olmuştu öyle? Bilmemem gereken ne kadar şey öğrenmiştim? Sağ elimi saçıma atıp kaşıdım. Şimdi ne yapacaktım? Batu'ya ne diyecektim?

"Dertlerim azalacağına gün geçtikçe artıyor," diye söylendim kendi kendime. Her gün dert güncellemesi geliyordu sanki. Hiç sorunum yokmuş gibi...

Yataktan kalkıp banyoya geçtim ve elimi yüzümü yıkadım. Daha sonra tekrar odama geçip üzerimi değiştirdim ve aynanın karşısına geçip saçlarımı taramaya başladım. Bir yandan da düşünüyordum. Acaba Batu dün geceyi hatırlayacak mıydı? Onu durdurmadığım için bana kızar mıydı? Ama ben denemiştim. Anlatmaması için elimden geleni yapmıştım. O ise beni dinlemek zorunda bırakmıştı.

Aslında bir yandan kendime gelmemi de sağlamıştı. Evet, belki kendime göre büyük bir yaram vardı. Kalbim paramparçaydı ve canım acıyordu ama dün gece Batu'nun anlattıkları benim yaşadıklarımdan çok daha fazla acı doluydu. Aynı şeyleri yaşamış olsaydım onun kadar sakin kalabileceğimi sanmıyordum. Sevdiği insanı kaybetmiş ve şehrinden ayrılmıştı. Arkadaşları, akrabaları, sevdikleri, her şeyi arkada kalmıştı. Gerçi bende sevdiklerimi arkamda bırakmıştım ama ailem buradaydı. Evim, arkadaşlarım, asıl çevrem buradaydı ve en önemlisi arkamda bıraktığım bir mezar yoktu.

Böyle düşününce içim ürperdi ve kendimi daha kötü hissettim. Taradığım saçlarımı çabucak sıkı bir atkuyruğu yaparak çantamı ve telefonumu aldığım gibi odamdan çıktım. Düşünmem gereken daha önemli şeyler vardı. Örneğin Batu'yla karşılaşınca dün gece hiç yaşanmamış gibi mi davranmalıydım, yoksa olup biten her şeyi açıkça anlatmalı mıydım? Acaba dün geceyle ilgili ne kadar şey hatırlıyordu? Hiçbir şey hatırlamadığından emin olsam bile gidip her şeyi anlatmalı mıydım?

Oflayarak merdivenleri indikten sonra mutfağa girdim. Annemler her zamanki gibi kahvaltıya başlamışlardı.

"Günaydın," diyerek annemin yanındaki sandalyeyi çekip oturdum. Annemlerden aynı şekilde karşılık alırken Merve ablanın yokluğu dikkatimi çekti.

"Merve abla nerede?" diye sordum.

"Babaannesi rahatsızlanmış. Bugün izinli," dedi annem bana çay koyarken. Anladığımı belirtircesine kafamı salladım.

"E, prenses," dedi babam bana bakarak. "Okul nasıl gidiyor? Alıştın mı?"

"Yani alışmaya çalışıyorum işte. Baharlar yanımda olduğu için çok bir eksiklik hissetmiyorum."

Gerçekten de hissetmiyordum. Bahar, Mert, Egemen ve hatta Selim yanımda oldukça yabancılık çekmiyordum. Sınıfa da birkaç ay içinde iyice alışırdım zaten.

"İyi madem," dedi babam samimi bir şekilde gülümseyerek. "Buna sevindim."

Havadan sudan konuşulan güzel bir kahvaltının ardından annemlere veda edip evden çıktım. Bahçe kapısına doğru ilerlerken gözlerim karşı evdeydi. Batu'ya gözükmeden gitsem çok iyi olacaktı. Ne kadar geç karşılaşırsak o kadar iyiydi.

Karşıda hiçbir hareketlenme olmayınca içten içe sevinerek hızlıca kapıyı açıp çıktım ve sağa döndüm. Dönmez olsaydım... Batu tam karşımda duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Biran onu görmemiş gibi yaparak arkamı dönüp gitmeyi düşünsem de böyle bir şey yapmadım. Zaten yapmama fırsat kalmadan Batu sırtını yasladığı duvardan uzaklaştı ve karşıma dikildi.

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin