BÖLÜM / 44

3.3K 192 57
                                    

Uzun bir bölüm, tadını çıkararak okuyunn 🥰


"Melis! Egemenler de geldi, hadi!"

Batu'nun sesi iki ayağımı bir pabuca sokarken telefonumu alıp bağırarak merdivenlere yöneldim. "Geliyorum! Geliyorum!"

Aşağı indiğimde herkesin kapıda bana baktığını gördüm. Elimle beklemelerini işaret ederek piknik sepetini almak için mutfağa yöneldim. Sabah doldurduğum sepeti kontrol ettikten sonra sepeti alarak diğerlerinin yanına gittim ve sepeti Batu'ya verdim.

"Öh be kızım, ne doldurdun bunun içine? Hem sen niye taşıyorsun? Bana deseydin ya," gibi birkaç azarın sonunda nihayet evden çıkabilmiştik. Bahar'la Barış direk piknik yerine giderlerken, Denizler bizimle geleceklerdi.

Egemen'in elindeki sepeti ve bizim sepeti Batu'nun arabasının bagajına koyduktan sonra arabaya bindik ve yola çıktık. Bol gırgırlı ve şamatalı yarım saatin sonunda piknik yerine geldik. Geldiğimiz yer büyük bir göl kenarıydı. Erken bir vakitte geldiğimiz için çoğu yer boştu ki Baharlar bizden önce gelip yer kapmışlardı bile. Baharların yanına geçtikten sonra biz gelmeden önce ayarladıkları minderlere yerleştik. Sepetler şimdilik başucumuzda dururken derin sohbetlere daldık.

Deniz birden araya girerek "Ya sohbet muhabbet çok güzel, çok hoş da, ben açım ya," dedi. Ona gülerek baktığımızda "Ne?" dedi. "Sabah kahvaltı etmedim."

Ben "Hadi o zaman yiyecekleri ayarlayalım," diyerek ayaklanınca Batu kolumdan tutup geri oturttu. "Sen otur, kızlar halleder, " deyince kaşlarımı çattım. "Ya Batu saçmalama. Taş taşımayacağım sonuçta."

"Tamam, işte niye ısrar ediyorsun? Değil mi kızlar?" deyince Bahar elini sallayarak "Biz hallederiz," dedi. Kollarımı göğsümde birleştirip Batu'ya bakarak "Ya ben seninle ne yapacağım?" diye homurdandım. Beni kolunun altına alıp "Bir şey yapmana gerek yok karıcığım, sev yeter," deyince iç çektim. Şöyle ağız tadıyla trip bile atamıyordum. Hemen gönlümü alıyordu!

Kızlar el çabukluğuyla oturduğumuz kilimin ortasını doldururken ben de beylerin sohbetlerini dinledim. Sonunda yemekler hazır olunca bir güzel karnımızı doyurduk. Batu yiyeceği şeylerin yarısını bana yedirirken karnımın şiştiğini hissettim. Bu gidişle bir aya kalmaz varil gibi olacaktım.

Yemekler yendikten sonra biraz dinlenme molası verildi. Egemen'le Deniz gölün üzerindeki köprüye giderlerken bende Batu'nun dizine yatıp gözlerimi kapadım.

"Yok," dedi Bahar. "Buna hamile olmak yaramadı. Bu ne çocuk gibi yemeğini yiyip yattı," deyince homurdanıp popomu Bahar'a döndüm. Yeterli cevabı almış olsa gerek sesini kesti. Zaten uykum yoktu ki, sadece gözlerimi dinlendiriyordum.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum, Egemen'in sesini duyunca gözlerimi açtım. "Ya arabada top vardı, oynasak mı?"

Doğrulup kafamla onayladım. "Oynayalım."

Egemen benim onayımla Barış'ın arabasına doğru ilerlerken ben de ayaklandım. Egemen geldikten sonra "Ya kızlar siz burada dedikodu yapsanız da biz futbol mu oynasak?" diyen Barış'a döndüm.

"Yo, ne münasebet!"

Hazır cevabım üzerine kızlar kıkırdar, beyler sırıtırken Barış 'öyle olsun' der gibi bakıyordu. Kolundan tutup Barış'ı kaldırdım. "Hadi hadi, birazdan sıkılırım zaten. Sonra ne istiyorsan oynarsınız."

"Benimle çocuk avutur gibi konuşuyorsun ama hadi neyse," diyen Barış'a kıkırdayıp koluna girdim.

"Ya," dedi bu sefer. "Ben voleybol oynamayı beceremem ki."

İKİ YARALI |Tamamlandı|Where stories live. Discover now