BÖLÜM / 46

2.9K 190 16
                                    

Azıcık aktiflik için illa bölümde kötü bir şeyler olması şart galiba sndjdjdjdj Kitabı yeni yazıyor olsaydım görürdünüz siz 😂

Şaka, şaka, keyifle okuyun 🖤

Öyle göz göze ne kadar kaldık hiç bilmiyordum. Kan çanağına dönen elaları, gözaltı morlukları ve şişen gözleri dünden beri uyumadığını gösteriyordu. İçim acırken kendime kızdım. Onu zaafım haline getirdiğim için kızdım. Bu haldeyken bile kendim için değil de onun için üzüldüğüme kızdım.

Sessizce bakışmaya devam ederken tavadaki ellerimi çektim ve "Beni korkuttun," diye mırıldanarak bir adım geri çekildim. Tavayı sıkıca tutan elleri aşağı inerken "Üzgünüm," dedi çatlak bir sesle. "Seni korkutmak istememiştim."

Cevap vermeyerek yanından geçtim ve buzdolabına doğru ilerledim. Daha demin uykumun geldiğinden bahsediyordum değil mi? Şimdi o uykunun gramı dahi kalmamıştı.

Buzdolabından meyve suyu kutusunu alırken "Melis," diye seslendi. Ona dönmeden dolaptan bardak aldım ve "Meyve suyu ister misin?" diye sordum. Bunu niye yaptığımı bilmiyordum. Sadece sussun istemiştim. Sussun ve o konu hakkında konuşmasın.

"Hayır, teşekkür ederim."

Meyve suyunu dolaba koyduktan sonra bardağımı aldım ve ona bir şey söylemeden, hatta yüzüne bile bakmadan yanından geçtim. Oturma odasına doğru ilerlerken ışığı kapatıp peşime takıldı.

Bilerek tek koltuğa oturduğumda derin bir nefes verip karşımdaki üçlüye oturdu. Ben o hariç her yere bakarken, gözlerini benden ayırmadığını hissedebiliyordum. Meyve suyumdan bir yudum alırken tekrar "Melis," dedi. Yine lafı çevirerek "İstemediğine emin misin?" diye sordum. "Çok güzelmiş."

Gözlerini sıkıca yumup "Melis," dedi gergince. "Konuşmama izin verir misin?"

Ciddileşerek "Seni dinlemek istemiyorum," dedim.

"Ama konuşmamız lazım. Bir şeyler anlatmam lazım. Beni affet-"

"İstemiyorum," dedim sözünü keserek. "Konuşmak istemiyorum."

Birden "Yeter!" diye bağırınca yerimde sıçradım. Böyle bir tepki beklemiyordum.

Ayağa kalkıp ellerini saçına attı ve sertçe çekerek bana doğru yaklaştı.

Tam karşımda durarak "Dünden beri ne haldeyim haberin var mı senin?" diye bağırdı. "Dün şirketten çekip gittikten sonra çakılıp kaldım! Saatlerce o odadan çıkmadan bekledim! Neden mi? Çünkü peşinden gelmemin bir faydası olmayacağını biliyordum! Beni dinlemeyeceğini biliyordum! Yine de seni aradım ama açmadın. Zaman vermek istedim. Sadece zaman. Sen sakinleşince konuşacaktım seninle. Sonra şirketten çıktım. Eve gittim ama yoktun! Gözüme açık dolap kapağı ilişti. Eşyalarının yarısı yoktu! Bu ne demekti biliyor musun? O an ne hissettim biliyor musun? O an ölmek istediğimi biliyor musun?" diyerek adeta haykırdı.

Korktum ve iyice koltuğa sindim. Deli gibi bağırıp çağırması ödümü koparıyordu.

"Ne yapacağımı bilemedim! Kime gideceğimi, kimden yardım isteyeceğimi bilemedim! Kime anlatsam bana kızacaktı ama bu umurumda bile değildi! O anki tek derdim nereye gittiğindi!"

Birden ellerini saçından çekip iki yanına attı ve yere çöktü. Ağlıyordu. Gözlerinden ardı arkası kesilmeyen yaşlar akarken kalbimin parçalara ayrıldığını hissettim.

"Bekledim. Gelirsin diye, belki dönersin diye, bekledim. Akşam oldu gelmedin. Vazgeçmedim, bekledim. Gece oldu yine gelmedin. İçimdeki umut kırıntıları teker teker yok olurken yatağımıza gittim. Senin tarafına oturup yastığını kucağıma aldım ve sırtımı yatağın başlığına yasladım."

İKİ YARALI |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin