Sekiz/ beklenmedik bir anda

198 21 24
                                    

"Sigaradan soğudum yemin ederim."

Nehir'ın sızlanmalarını umursamadan paketten çıkardığım sigaramı yaktım. Böyle söylenerek beni yıldırmak ve sigarayı bıraktırmak istiyordu, boşa bir çaba olduğunu anlaması çok sürmezdi.

Nehir soğuk kahvesini içerken benim gözlerim garsonu arıyordu. Üniversite öğrencisi olduğu her halinden belli olan genci gördüğümde ona seslendim.

"Bir kül tablası alabilir miyim?"

"Hemen getiriyorum." deyip gözden kaybolduğunda sonunda Nehir'le göz teması kurmuştum.

"Ne var Nehir?" diye mırıldandım dayanamayarak. Bana öyle bir bakıyordu ki; hiçbir ifademi, hiçbir mimiğimi kaçırmamak istercesine özenle inceliyordu ve bu çok rahatsız ediciydi. Kendimi en yakın arkadaşıma bile yabancı hissediyordum.

"Seni çözmeye çalışıyorum." diye itiraf etti. Garson kül tablasını getirdiğinde sigaramın ucunu silkip sigara olan elimle yanağımı kaşıdım huzursuzca.

"Sanki seninle yeni tanışıyorum. Karşımdaki çocuk benim bıraktığım en iyi arkadaşım değil. Tamam, böyle mutluysan problem yok ama aramıza ördüğün duvarları kaldır en azından."

Gözlerimin içine yalvarırcasına bakarken sigaramdan bir nefes daha çekmekle meşguldüm. Bu benim çabalamış halimdi. Eğer içimden gerçekte onlara nasıl davranmak istediğimi görseydi karşımda hâlâ oturmak istemeyeceğine emindim.

"Duvar falan yok, alışmaya çalışıyorum her şeye sadece."

Ne kadar evime, doğduğum büyüdüğüm yere dönmüş olsam da alışamamıştım. Eskiden üç kişi yaşadığımız evimizde sadece babamla yaşamaya, eski arkadaşlarımdan uzak olup yeni insanlarla gülüp eğlenmeye alışmam gerekti. Bambaşka bir hayatım varken bambaşka bir hayat yaşıyordum.

"Sen de haklısın, ben sadece eskileri özlüyorum galiba."

"Yavrum eski mi kaldı? Koca adam olduk, her şey değişti hâliyle."

Aklıma gelen ilk bahaneleri sıralarken içinin rahat etmesi için gülümsedim. Bunun normal olduğunu anlatmaya çalışıyordum ama daha kendim bile hiçbir şeyi kabullenememiştim.

"Sen yokken hep Onurlarlayım. Gerçi seni de boş bulamıyorum sürekli Furkanlasın ama yine de garip hissediyorum. Sanki seninle yeterince vakit geçiremiyormuşum gibi."

İri gözleri mahçup bir ifadeyle bana bakarken onun bu güzelliğine üzgün olmanın yakışmadığını fark etmiştim. Hep o güzel gülüşü ve parıl parıl bakan gözleri olmalıydı, ona yakışan buydu.

Sigaramı küllüğe bastırıp arkama yaslandım.

"İstediğinle takıl Nehir. Bunu dert etmediğimi biliyorsun. Benimde vaktim olmuyor zaten, sen onlarla takılmaya devam et. Benimde böyle içim rahat ediyor."

Arada bir doğruları da söylüyordum. Benim derdim Nehir'in onlarla takılması değildi. Benim derdim kendi düştüğüm duruma olan öfkemdi. Ayrıca Nehir'i yalnız bıraktığım için kendime kızdığım anlarda onlarla birlikte olduğunu bilmek vicdanımı rahatlatıyordu.

"Tamam, o zaman sana bir şey söyleyeceğim ama kızmak yok?"

Az önceki durgun ifadesi gitmiş yine gözleri heyecanla parlamaya başlamıştı. Onu heyecanlandıran şeyin ne olduğunu merak etmiştim.

"Söyle bakalım." dedim soğumuş kahvemden yudum alırken. Kahveyle sigarayı aynı anda içemeyen bir bendim sanırım. Hep böyle kahvemi soğuk içmek zorunda kalıyordum.

"Melih gelmek istiyor yanımıza. Buluşacağımızı söyleyince gelmek istedi. Sen geldiğinden beri yanına gelmek için fırsat kolluyor ama ben engelliyorum. Ne tepki vereceğini kestiremeyince kavga çıksın istemedim erteledim mecbur."

Aşk ÖlüyorWhere stories live. Discover now