Yirmi beş/ sarsıntı

145 19 7
                                    

Beni lavabolara sürüklemeye çalışan çocuğun elini sertçe çekip kolumdan kurtardım.

"N'oluyor amına koyayım?" diye bağırdım etraftaki insanlara rağmen. Pişkin pişkin sırıtan yüzünü gördüğümde daha çok sinirlenmiştim.

"Ne numaran var bende, ne de instagramın. Sadece adını biliyorum bir de kokunu." Gözlerinde gördüğüm istek dolu ifade anında midemi bulandırmıştı. "O günden beri seni düşünüyorum. Çıkmıyorsun aklımdan."

Yüzümdeki donuk ifadeyle baktım suratına. "Bana ulaşmanı isteseydim numaramı verirdim. Bırak beni şimdi." diye konuştum sertçe. Kalabalıktan biraz uzaktaydık. Çıkışa doğru giden kapıya bakıp oraya doğru yöneldim. Az öncekinden çok daha sert bir şekilde kolumdan tuttuğunda öfkeyle gözlerimi kapattım. Canı kesinlikle dayak istiyordu.

"Gitme n'olur. Oturalım biraz, bir şeyler içelim." Gözlerindeki paniği görüyordum. Gitmemi istemiyordu ama ben kalmak istemiyordum.

"Anlamıyorsun galiba. Seninle işim bitti. Anlık bir şeydi amına koyayım. Adını bile hatırlamıyorum. Git kendine daha anlamlı şeyler bul."

Başını olumsuzca salladığında durumun ciddiyetinin farkına varmıştım. Takmıştı bana kafayı.

"Sana o günden daha güzel hissettirebilirim. Sabaha kadar durmadan devam edebilirim buna."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken tehlikede olduğumun farkındaydım. Midem ise boğazıma kadar gelmişti. Kimden tiksiniyordum ondan mı, kendimden mi?

"Duymuyor musun amına koyayım? Sikimde değilsin diyorum sana. Git belanı başka yerde ara."

"O gün seni sikerken böyle demiyordun ama. Ne değişti şimdi?"

Tenim öfkeden cayır cayır yanıyordu. Bütün kontrolüm beni terk ediyordu. "Sen haplandın mı?" diye fısıldadım. Bu kontrolsüzlük ondandı. Kafası yerinde değildi.

"Eğer biraz rahatlamak istersen sana da verebilirim."

O gün birlikte kullanmıştık. Pişmanlıkla gözlerimi kapattım. Rezilliğimle yüzleşiyordum şu an.

Boynumda hissettiğim nefesle gözlerimi irkilerek açarken nefesim kesilmişti. Ne ara bu kadar yakınıma gelmişti? Ellerimle ittirmeye çalıştım ama ellerimi tuttu. Nefesini ve dudaklarını boynumda hissederken ısrarla onu üzerimden atmaya çalışıyordum. Vücuduma dokunan elleriyle bende film koparken o an yapabileceğim tek şeyi yaparak sertçe kafa attım.

"Eğer bir daha benim yanıma yaklaşırsan, hatta beni o siktiğimin pis zihnine getirirsen sana bundan çok daha kötülerini yaparım." deyip tüm öfkemle bir yumruk daha attım.

"Bu asi hallerine bayılıyorum. Zoru oynuyorsun ya, daha çok arzuluyorum seni. Daha çok azdırıyorsun beni." Patlamış dudağıyla fısıldadığında daha büyük bir öfkeyle üzerine gidip yumruk attım. Hedeflediğim gibi yere düştüğünde kalkmasına fırsat vermeden bir yumruk daha atmak üzereyken kendini savunmak için sertçe yüzüme yumruk geçirdi. Öyle öfkeliydim ki yumruk işlememişti bile. Üzerine çıkıp art arda yumruklarımı indirdim suratına. O sırada yakınımızda olanların panik halinde güvenlik diye bağırdığını, birkaçının da bizi ayırmak için yaklaştığını ama cesaret edemediğini algılayacak kadar bilincim yerindeydi. Gayet bilinçli bir şekilde doğduğuna pişman edecektim onu. Bu piçi kimse elimden alamazdı. Boğazını sıkıp nefes almasını engelledim.

"Orospu çocuğunun tekisin ve nefes almayı hak etmiyorsun." diye mırıldandım nefes alamadığı için kızarmış suratına doğru.

"Hassiktir Barış dur."

Aşk ÖlüyorWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu