On dört/ gerçekler

195 21 26
                                    

Dersin bitmesiyle her zamanki uyuşuk hallerimin aksine aceleyle kendimi koridora atarken kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışıyordum. Furkan ders boyunca yine beni rahat bırakmamış, mesaj atarak kafamı ağrıtmıştı. Şimdi de peşime düşeceğini bilsem de onunla konuşmak istemiyordum. Uykusuzdum, gece uyumamıştım. Dün olanların hiçbirini hazmedememiştim. Başım ağrıyordu, sürekli sigara içme isteğimi bastıramıyordum ve artık sigara içmekten boğazım acıyordu.

"Barış!"

Ve beklediğim sesi duyduğumda yorgun bir nefes verdim. Koridorda adımlarımı durdurarak Furkan'ın bana yetişmesini sağladım. Birkaç saniye içinde bana yetiştiğinde arkamdan gelip kolumu tutmuştu, sanki kaçmamam için yaptığı bu harekete karşılık kolumu tutan eline ardından yüzüne baktım. Elinden sertçe kurtulurken tuttuğu yere parmaklarımı götürdüm. Dün saçlarıma dokunduğunda bunu aştım sanmıştım ama şimdi yine o iğrenç his vardı bedenimde.

"Sakin ol, tamam sadece konuşacağım." dedi gözlerime güven verircesine bakarken.

"İyi, konuş." Uykusuz gözlerimle bir yere uzun süre odaklanamıyordum. Gerçeklik algımı bile kaybetmiştim sanki.

"İyi misin sen?" Gözlerime dikkatle bakıp ardından beni baştan aşağı süzdü iyi olup olmadığımı kontrol etmek istercesine.

"Sadece hava almam gerek. Dışarı çıkalım." dedim bunalmışlıkla. Son zamanlarda sürekli bunu istiyordum. Aldığım nefes yetmiyordu sanki. Her şey beni boğuyordu.

"Çıkalım." dediğinde o önden ben arkadan giderken dalgındım. Gözlerim boşlukta fazlaca oyalanıyor, hızlı gitmeyen Furkan'a bile yetişemiyordum. Sonunda açık hava yüzüme çarptığında biraz ilerleyip durduk. Sırtımı yaslayacağım bir yer bulurken Furkan karşımda kalmıştı.

"Kızgın mısın bana?"

"Soruyor musun amına koyayım?" dedim terslercesine. Ne yaptığını anlamıyordum. Öyle garip davranıyordu ki işin içinden çıkamıyordum. Zaten her şey yeterince karmaşıkken kimse benim için işleri kolaylaştırmıyor, aksine yokuşa sürüyordu.

"Kafam güzeldi, öyle birden saçmaladım. Kızma bana barışalım hadi."

Gözlerime yalvarırcasına baktığında bakışlarımı kaçırmadan edemedim. Küsecek bir şey yoktu. Çocuk değildim ayrıca, sadece kızmıştım.

"Bir daha böyle saçmalarsan çok pis kavga ederiz. Anladın mı? Dua et şimdi seninle kavga etmeye enerjim yok."

Dudakları kıvrılırken saçlarımı karıştırmak için elleri saçlarıma gittiğinde ona kötü bir bakış atarak yaklaşmasını engellemiştim.

"Sen bugün ayrı huysuzsun. Ne oldu?" diye sordu merakla. Aynı zamanda cebinden sigara paketini çıkarıp bana uzattı. İçinden bir tane çıkarırken kendi çakmağımla yakıp içime bir nefes çektim. Bu ara hep Furkan'dan içiyordum ve çocuğun paketi bir günde bitiyordu. Neyseki bok gibi parası vardı da bir de bunu dert edemeyecektim.

"Anlatmayacak mısın?" deyip yinelediğinde huzursuz bir bakış atıp boynumu kaşıdım. Her şeye rağmen Furkan'a güvenebileceğimi biliyordum.

"Dün Onur'u sinirlendirmek için mi bana yakınlaştın?" diye sordum içimde tutamayarak. Sigaranın dumanından dolayı gözlerini kısarken zehirli dumanı dışarı üfleyerek konuşmak için dudaklarını araladı.

"Eskiden sen Onurundun. Bu konu tartışmaya kapalıydı. Dün de artık sana istediğim gibi davranabileceğimi ona göstermek istedim."

"Ben kimsenin değilim." diye düzelttim onu. Onur'la sevgiliydik ama ben onun malı değildim. Sadece Onur'un lafını fazla ikiletmezdim. Ne diyorsa bir bildiği vardır deyip geçiyordum çünkü ona öyle güveniyordum ki benim kötülüğümü düşündüğü tek bir an bile olmadığını biliyordum. "Ne bu sidik yarışı ayrıca?" diye yineledim.

Aşk ÖlüyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin