On dokuz/ aptallık

168 20 12
                                    

'Afiyet olsun' diyerek gülümsediğim müşteri benden çok daha sahici gülümsemesiyle bana karşılık verirken sıradaki müşterinin siparişini alıyordum. Güzel gülen insanlara hep bir zaafım vardı. Kendime hiçbir zaman yakıştıramadığım o geniş gülümseme bazılarına öylesine yakışıyordu ki baktıkça bakasım geliyordu. Gülmek herkese yakışmıyordu, bazılarında 3 beden büyük bir kıyafet giymişçesine absürt duruyordu. Aklımdan hiç kazınmayan Onur'un yüzü gözümün önüne gelirken müşterinin sorularına karşılık vermeye çalışıyordum aynı zamanda. Ne kadar meşgul olursam olayım hep zihnimin önceliği Onurdaydı. Gülünce gözlerine kadar ulaşan gülümsemesiyle bana bir kez daha bakması için neleri vermezdim.

"Arkadayım, mola vermeni bekliyorum."

Nehir'in karşımda durduğunu fark etmemle dikkatimi ona verdim. Ne zaman geldiğini bile bilmiyordum, bu kadar dikkatsiz olmam başıma iş açabilirdi.

"Kahve?"

"Az sonra birlikte içeriz." diye karşılık verdiğinde usulca başımı salladım ve o da dediği gibi kafenin arka tarafına gitti. Başka müşteri olmadığı için yorgun bir nefes verdim. O kadar yoğun bir gündü ki derin bir nefes alacak zamanım bile kalmamıştı.

"Sen arkadaşını bekletme çık molaya. Ortalık sakinleşti zaten."

Ali abinin dedikleriyle yüzümde iğreti duracağını bile bile gülümsedim. "Sağ ol abi."

Nehir ile ikimize hızlıca bir kahve hazırlayıp önlüğümü de çıkarıp Nehir'in yanına adımladım. Telefonuyla ilgilendiği için beni fark etmezken ben Nehir'i hunharca kesen puştu çok net fark ediyordum. Kaşlarım anında sinirle çatılırken elimdeki kahveleri masaya sertçe bıraktım. Bu hareketimle Nehir irkilse de benim bakışlarım hala Nehir'e bakan gençteydi.

"Önüne dön sikmeyeyim belanı." Sertçe konuştum biraz ilerideki gence. Benim gergin sesim onu bariz bir şekilde ürkütürken hiç karşılık vermeyip dediğim gibi önüne dönmüştü.

Beni uğraştırmadığı için sevinirken sandalyeyi çekip Nehir'in karşısına oturdum.

"N'aber?"

Bana güzel gülümsemesini sunarken 'iyiyim' diyerek karşılık verdi. Neden herkesin gülümsemesine bu kadar takmıştım ki? Sinir bozucuydu, kendimde gram rastlayamadığım sıcaklığın onlarda bu kadar bolca bulunması.

"Akşam aradım seni açmadın, iyi olduğunu göreyim dedim."

Akşam yaşananlar zihnime üşüşürken sertçe yutkundum. Kendime yakışanı yapmıştım yine. Başka kucaklarda avutmuştum kendimi, ne acınasıydım ama.

"Dışardaydım görmemişim."

"Furkanla mıydın?"

Başımla onayladım onu. Ayakta durmaktan ağrımış ayaklarımı uzatıp daha rahat bir pozisyon aldım. Ciddi anlamda yorulmuştum.

"Gecenin sonu alevli bitmiş anlaşılan."

Tişörtümün açılan yakasına bakarken kast ettiği şeyi anlayıp dağılmış olan tişörtümü düzelttim. Bedenimde geceden kalma izler taşıyordum. Keşke duş alınca onlar da çıkabilseydi. Yeterince kendimden nefret ediyordum zaten bir de onları taşımak bana yük gelmişti.

"Ben de sana bunu söylüyorum işte, bak hayatına. Git başkalarıyla tanış, yeni insanlar tanı."

Sıcak kahvemden bir yudum alırken tepkisizce dinledim onu.

"Basit bir seksti sadece."

Onur'u unutmak o kadar kolay değildi. Onu unutabilmem için daha kaç beden dokunmalıydı, kaç beden silebilirdi bendeki tek bir anısını?

Aşk ÖlüyorWhere stories live. Discover now