On beş/ baba

167 22 5
                                    

"Gelirken tatlı almıştım, yersin değil mi?"

Televizyon ekranındaki boş gözlerim babamı bulurken hafifçe tebessüm edip "yerim" diye karşılık verdim. Memnunca gülümseyip mutfağa geçerken ben loş salonda televizyonda izleyecek bir şeyler arıyordum. Sonunda hiçbir şey bulamadığımda internetten sevdiğim bir televizyon programını açıp oynattım. O sırada babam yanıma tatlı tabaklarıyla gelmişti.

"Sen seviyorsun diye sütlaç almıştım." deyip tatlı tabağını bana uzattığında elinden aldım. "İş yerinin oradaki tatlıcıdan aldım, o kadar güzel yapıyorlar ki her gün önünden geçerken aklım çeliniyor."

Dolu kaşığı ağzıma götürdüğümde bahsettiği kadar güzel olduğunu anlamıştım. "Cidden iyiymiş bu."

Beni memnun edebildiği için mutlu olduğu yüzünden anlaşılırken "Fazladan bir tane daha almıştım, onu da yiyebilirsin." diye karşılık verdi. Beni bu kadar düşünüp durması huzursuzluğumu bir nebze de olsa azaltıyordu. Etrafınızda sizin için çabalayan birilerinin olması güzeldi.

"Yarın yerim onu da."

"Hatırlıyor musun küçükken hiç tatlıya dayanamazdın. Sürekli dolapları kurcalayıp yiyecek bir şeyler arardın sonra beceremeyip bir şeyleri kırıp dökerdin."

Dedikleriyle küçük bir kahkaha atarken o günleri anımsadım. Ne kadar gizli saklı yapmaya çalışsam da kendimi çoğu zaman ele verirdim. Annemde gelip bana kızar ardından dayanamayıp istediğim şeyi bana verirdi. Hatta çoğu zaman gecenin bir vakti birlikte çikolata gömerdik. Babam her zaman bu halimize gülerdi.

"İlkokulda dondurmamı düşürdü diye kavga ettiğim çocuğu hatırlıyor musun?" diye sorduğumda ikimiz de kahkaha atıyorduk.

"Düşürdüğü dondurmayı alıp çocuğun yüzüne fırlattığın için beni okula çağırmışlardı. Unutur muyum?"

Küçücük bir çocuğun heyecanla ve tek parasıyla dondurma aldığını ve o dondurmayı tam yemek üzereyken başka bir çocuğun o kadar yer varken o çocuğa çarpıp dondurmasını düşürmesine sebep olduğunu hayal edin. Kavga etmem için yeterli bir sebepti o zamanlar. Çocuğun yüzündeki çikolatalı dondurmayla ağlayışını hatırlıyordum.

"Güzel azar işitmiştim ama." dedim eve gelince bana kızışını hatırlarken.

"Hangi baba okula başka bir çocuğun yüzüne dondurma fırlattı diye çağırılır ki?"

Yüzümde koca bir sırıtışla ona hak verirken tatlımı neredeyse yarılamıştım. Eskileri hatırlamayı pek sevmiyordum aslında. Sonrasında kalbimde koca bir burukluk kalıyordu ve ben bundan nefret ediyordum. Hayatımda hiçbir şey o günlerdeki gibi güzel kalmamıştı, çoğu şey o güzelliğini yitirmişti.

"Her şey yolunda değil mi?"

Bakışlarımı yanımda oturan adama çevirdiğimde beni dikkatle incelediğini görmüştüm. Bakışlarındaki belirsizliği görebiliyordum. Her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak istiyor ama bir yandan da hiçbir şeyin yolunda olmadığını biliyordu.

"Yolunda." diye cevapladım onu. İstediği cevabı ona vermiştim ama gerçekleri yine saklamıştım. Hayatımda yolunda giden tek babam vardı. Onu da kaybetmek istemiyordum. Gerçekler öğrenilince neler olduğunu yaşayıp görmüştüm.

"Yoksa benden memnun değil misin?" diye yanıtladım onu şakayla karışık. Şaka bile olsa içimde korkunç bir his vardı. Annem benden vazgeçtiyse babam da benden vazgeçebilirdi. İçimde sürekli kaybetme korkusunu yaşamaktan yorulmuştum. Kim var kim yok kaybetmeme rağmen hâlâ kaybetme korkusunu yaşayacak kadar da aptaldım.

"Sadece iyi ol istiyorum, hep bunu istedim biliyorsun."

Bitirdiği tatlı tabağını kenarı koyarken benim boş duran elimi alıp sıcak elleriyle tuttu.

"Baban her zaman yanında." Gözlerime güven verircesine bakarken titrek bir nefes verdim, aynı zamanda gülümsemeye çalışıyordum.

"Yaşlı kurt bakıyorum da fazla duygusalsın." diye cevapladım onu sırıtırken. Birinin duygularını tüm şeffaflığıyla görmeyi yadırgamıştım. Belli ki alışmak zaman alacaktı.

"Baba olduğunda anlarsın." deyip saçlarımı karıştırdığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Ben baba olmayacaktım, babama da hiçbir zaman bir torun veremeyecektim. Bu gerçek ne kadar ağır olsa da sikime takmadım. Bu hayatı ben yaşıyordum, yeterince içine sıçmışlardı zaten. Onların istekleri ve beklentileri benim için bir şey ifade etmiyordu.

"Senin bu harika oğlunla evlenecek bir kız var mıdır acaba?" diye sordum tatlımı bitirip sehpaya koyarken. Ne bir kızla ne de bir erkekle ilişkiye giremeyeceğimi, o ilişkiyi yürütemeyeceğimi biliyordum.

"Bilmem, yoktur bence." O da benim gibi alaya vururken sırıttım. Ona gelecekle ilgili bir umut vermemeliydim. En iyisi kimsenin benimle ilgili bir beklentiye girmemesiydi. Çünkü hayatımla ilgili kabul ettiğim en büyük gerçek kimsenin beklentilerini karşılayamadığımdı. Herkeste karşılık bulduğum tek duygu hayal kırıklığı oluyordu sonra.

"Nehir'leri çağırayım diyorum hafta sonu. Tıpkı eski günlerdeki gibi birlikte oluruz, seninde kafan dağılır."

Babama bakan gözlerim donuklaşırken yüzümdeki içten ifadenin yok olduğunu hissedebiliyordum. Nehir'le yaklaşık bir haftadır konuşmuyorduk. Başta konuşmak için çabalasam da öfkesi gram eksilmeyen Nehir bana hiç yardımcı olmamıştı. Bende de zaten birisinin peşinden günlerce koşacak hâl yoktu. O yüzden diğer çoğu şey gibi bunu da salmıştım. Her şey darmadağın olmuştu aslında, yerinde duran hiçbir şey yoktu hayatımda ama buna alışmıştım. Uzun zamandır bomboş hissediyordum. Canım o kadar yanmıştı ki, artık daha fazla yanmayacağını biliyordum. En dibi görmüştüm, en kötüsünü yaşamıştım. Bu yüzden hiçbir şeyden korkmuyordum. Ne yara almaktan, ne kaybetmekten, ne de diğer kötü tüm şeylerden. Hepsini yeterince tatmıştım zaten.

"Gerek yok, böyle daha iyiyim ben." diye kestirip attım onu.

"Neden ama? Birlikte olmak hepimize iyi gelecek, eskiden çok severdin."

"Siktiğimin eskileri." diye mırıldandım sinirle. Sürekli eski ve yeni hayatım arasında debelenip durmaktan yorulmuştum. "Bana iyi gelmiyor artık eskiler. Böylesi daha iyi, olur mu?"

Sesimi yumuşak tutmaya çalıştım onu kırmamak için ama babamın gözlerindeki üzüntü bunu başaramadığımın kanıtıydı.

"Nasıl istiyorsan öyle olsun, ben sana uyarım."

Onca kötü giden şeye rağmen babamın sesindeki şefkat içime oturuyordu. Beni bu kadar düşünüyor olması canımı yakıyordu. Ona çok öfkelendiğim anlar oluyordu, karşısına geçip bağıra çağıra hesap sormak istediğim anlar. Ama onun şefkatli kahverengileri ilgiyle üzerimden bir an olsun ayrılmazken ona bunları yapacak gücü bulamıyordum.


***

Bazen Barış'ın babasını kıskanıyorum🥺

Aşk ÖlüyorTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon