Yirmi yedi / suçlu

146 20 35
                                    

"Seni bu Furkan itiyle görmek hoşuma gitmiyor haberin olsun."

Mert'in gergin sesiyle fakültenin önünde bize doğru bakan Furkan ve birkaç arkadaşına güneşten dolayı kıstığım gözlerimle baktım.

"Zararsız biri aslında. Niye bu kadar sevmiyorsunuz anlamıyorum. Bana bir zararı yok."

Mert, Furkan'a nefret dolu bakışlar atmaya devam ederken küfür mırıldandı.

"Amına koyduğumun zararsızı."

"Bulaşma sakın kimseye, uğraşamam Mert."

Ela gözleriyle sertçe beni süzdü.

"Sen öyle söyleyince daha çok bulaşmak istiyorum. Beni tahrik etme istersen."

Başımı olumsuzca salladım. Gerçekten yürüyen belaydı. Eğer kavga ederse veya sataşırsa ve ben de Furkan'ı biraz olsun bile savunursam beni geberteceğini bildiğim için Mert'in huyuna gitmek zorundaydım.

"Tamam bir şey demiyorum. İstediğini yap."

Dudakları memnun bir ifadeyle kıvrıldı.

"Ben kantine gidiyorum. Bizimkiler orada gelir misin?"

"Yok ben almayayım." diye mırıldandım. Nerdeyse herkesle aramı düzeltmiştim. İlk geldiğim günleri düşünürsek büyük bir yol kat etmiştim. Bir Onur kalmıştı. Ne kadar yol kat edersem edeyim gün sonunda aynı boşlukta buluyordum kendimi.

"Tamam görüşürüz o zaman."

Ona 'görüşürüz' diye mırıldanıp Furkanların yanına ilerledim. Furkan'ın bakışları zaten benim üzerimdeydi. Mert'le barışmamıza şaşırmış görünüyordu.

"Eski glow up günlerine geri mi dönüyorsun yoksa?"

Söylediğine karşılık güldüm. Her şeyin taşşağını geçmese ölürdü.

"Aynen, bu da kanıtı bak." deyip elmacık kemiğimdeki morluğu gösterdim.

Benden daha büyük bir kahkaha attığında bende sırıtıyordum.

"Fakülte erkek görsün be."

Bende bayılmıyordum yüzümdeki yara berelere. Bir kere çok dikkat çekiyordu. İnsanlar yüzüme dikkatle bakıyordu ve ben dikkat çekmekten zaten nefret eden biriydim.

"Fena vurmuş, senin de elin armut toplamıyordu herhalde?"

Sorusuna karşılık dövdüğüm o piçin yerdeki yarı baygın görüntüsü geldi aklıma.

"Senin yüzünden başım belaya giriyordu amına koyayım. O gün mekanda birlikte takıldığımız çocuk musallat oldu bana. Niye uyarmıyorsun bu çocuk ruh hastası diye? Amına koyayım nerdeyse elimde kalıyordu. Bizi ayırmasalar komalık oluncaya kadar döverdim onu."

Sesim gergin çıkmıştı. Furkan'ın da kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken bir anda ciddileşmişti. Onu bu kadar ciddi görmek nadir rastlanan bir şeydi.

"Sen ciddi misin?"

"Ciddiyim amına koyayım. Siktiğimin yerinde beni köşeye çekip sapık sapık konuştu. Haplanmış yine kafası bir dünya."

Gözlerinden nefret ve öfke karışımı bir ifade geçerken oldukça canı sıkılmış görünüyordu. Bu ifade beni tedirgin ederken acaba anlatmasa mıydım diye bile düşünmüştüm.

"Tamam ben bakarım onun icabına."

"Gerek yok. Ben bayıltıncaya kadar dövdüm zaten. Bir daha karşıma çıkmaz."

"İçeri girelim mi? Kahve alacağım."

Onu başımla onaylarken diğerleriyle kısaca vedalaşıp fakülteden içeri geçtik. Merdivenlerle en alt kata hızlıca inerken bakışlarımı Furkan'a çıkardım.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 26 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Aşk ÖlüyorWhere stories live. Discover now