On bir/telefon

178 21 13
                                    

Her şeyin anlamını yitirdiğinizi hissettiğiniz anlar oluyor muydu? Buraya gelirken yeniden nefes alabilirim sanmıştım, kaybettiğim tüm zamanları telafi edebilirim sanmıştım, kendi evimde uyandığım her sabah beni iyileştirir sanmıştım. Ya da tutunacak bir umuda ihtiyacım vardı ve bende buraya geldiğimde her şey yolunu bulur sanıp kendimi avutmuştum. Şimdiyse gerçeklerle yüzleşiyordum. İçimde beni yiyip bitiren o boşluk hissi geçmiyordu ve geçmeyecekti. Kendimi tek bir insana adamıştım her zaman, ve o insan da artık benden gittiği için yolumu, yönümü şaşırmıştım. Sevdiği insanlara karşı saplantılı olan ben, sevdiğim ne varsa kaybetmiştim.

"Aç değilsin galiba."

Babamın sesiyle irkilirken yemek tabağımdan ayırdığım gözlerimi babama diktim.

"Sabahtan beri hiçbir şey yemedim." diye karşılık verip tabağımdaki yemekten büyük bir dilim alarak ağzıma götürdüm. Dudakları kıvrılırken "afiyet olsun." deyip bana bakmaya devam ederken "N'aptınız Nehirle?" diye ekledi.

"Öyle oturduk, film izledik biraz. Klasik takıldık işte." diye cevapladım babama bakmamak için tabağımdaki yemekle ilgileniyormuş gibi yaparken. Anneme yalan söylemek daha kolay oluyordu, babam kesinlikle kolay lokma değildi.

"Gece sana ulaşamayınca kızdım ama sonra senin koca bir adam olduğunu kabullenmem gerek diye düşündüm. 17 yaşındaki Barış yok karşımda biliyorum. Çok abartmadığın sürece kuralları biraz esnetebiliriz bence."

Kaşlarım havalanırken ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerinin içine baktım. Sıcak kahveleri her zamanki canlılığıyla üzerimdeydi.

"Cidden mi?"

Başını usulca sallayıp onayladı, "Tabii dün gece olduğu gibi telefonlarıma bakmazsan işler değişir. Haberim dahilinde istediğin her şeyi yapabilirsin."

"Tamam, söz bir daha olmayacak." diye karşılık verdim. Ardından keyifle sırıtıp "Nereden esti, hayırdır?" dedim. Babam öyle durduk yere kararlar alacak biri değildi.

"Dün geceyle ilgili bana yalan söylediğin için esti." dediğinde yüzümdeki keyifli ifade anında bozulmuştu. Gözlerimin içine dikkatle bakan babamdan gözlerimi kaçırıp suçlulukla karşımdaki duvara diktim gözlerimi. Birisinin daha gözlerindeki hayal kırıklığıyla yüzleşemeyecektim. Midemi yakan o kaybetme korkusu bedenimi yoklarken nefesim kesilmişti.

"Şimdilik affediyorum. Tekrarı olmayacak ama, bir daha böyle bir yalan söylememen için de kuralları esnetiyorum. Ben sana kızan, seni yargılayan kötü bir baba değilim. Çok içine kapanmışsın görüşmeyeli ama bunu aşabiliriz bence." deyip göz kırptığında kalbime koca bir ağırlık saplanmıştı. İstemsizce gözlerim dolarken güçsüz bir nefes verdim.

"İyi ki varsın." dedim tüm içtenliğimle. Hayatıma dönüp baktığımda tek yolunda giden şey babamdı. Bana bu yaklaşımı o kadar önemliydi ki, eğer bugün kötü bir tepki verse kendimi babama da kapatacaktım. Ve zamanla babamı da kaybedip elimdeki tek iyi şeyden olacaktım. Beni gerçekten seven ve iyiliğimi düşünen bir babaya sahip olduğum için çok şanslıydım.

"Dün geceyi görmezden geliyorum ama tek şartla."

Duygusal hâlimden hemen sıyrılıp başımı 'ne' dercesine salladım.

"Hemen yemekten kalkar kalmaz anneni arayacaksın. Onunla konuşacaksın."

Elimde tuttuğum çatalı bıkkınlıkla masaya bırakıp 'tamam.' diye mırıldandım. Yarım kalmış tabağımı babama doğru itip masadan kalktım. Bu hareketim yüzünden babam kaşlarını çatıp bana hayretle baksa da buna rağmen odama girip kapıyı kapattım. Pencereye giderken cebimden telefonu çıkartmış, ekranı açmadan önce duraksamıştım. Bunu yapmayı gerçekten istemiyordum. Huzursuzlukla ekrana boş bakışlar atıyorken beş dakika kadar oyalanıp telefonu açtım ve uzun zamandır aramadığım annemi bulup düşünmeden aradım. Birkaç çalıştan sonra annemin şaşkın sesini duyduğumda sertçe yutkunup öyle konuşabilmiştim.

"Barış?"

"Nasılsın?" diye sordum kuru bir sesle. Onunla ne konuşacağımı gerçekten bilmiyordum. İçimde bir yerlerde kalbime dokunan yumuşak ses tonu vicdanıma ağır darbeler indiriyor olsa da öfkem çok daha ağır basıyordu.

"Hiç aramayacaksın sandım, çok mutlu oldum. İyiyim ben, asıl sen nasılsın? Her şey yolunda mı?"

Pencereden dışarıya bakarken "Yolunda sayılır." diye mırıldandım.

"Barış buradayken yolunda değildi ilişkimiz biliyorum ama şimdi en azından arada bir sesini duyayım. Bunu çok görme bana."

Yorgun sesini işittiğimde her zaman olduğu gibi kaçmak istedim, telefonu öylece kapatıp kaçmak. Artık ondan kaçmak daha kolaydı. Tüm duygularımı yerle bir eden keskin gözleri yoktu karşımda, ama yine de kötü hissediyordum.

"Haklısın, dikkat ederim bundan sonra."

Annemde bu söylediğimin içi boş bir vaat olduğunu biliyordu. Bilse de ses etmedi.

"Üniversite nasıl gidiyor? Alışabildin mi?"

Muhabbet açmak için sorduğu soruya zorundalıkla cevap verdim.

"Alıştım, her şey yolunda burada."

Hiçbir şey yolunda değildi ama en son anneme hayatımla ilgili bir şey anlattığımda yaşadıklarımı hatırlamamla karnım acıyla kasıldı. Ona neler olup bittiğini anlatacak kadar aptal değildim.

"Sevindim."

Kısa bir sessizlik oluşurken sessizliği üzgün ses tonu bozdu.

"Arada yine ararsın değil mi?"

Alt dudağımı sertçe dişlerken içimde büyüyen koca bir kaosu zapt etmeye çalışıyordum. Bastırmaya çalıştığım her duygu koca bir acı olarak dönüyordu bana ama duygularımı açamayacak kadar da soğumuştum her şeyden.

"Ararım."

"Tamam, kendine iyi bak o zaman."

"Sen de."

Kısa bir sessizlikten sonra telefonun kapanma sesi geldiğinde telefonu kulağımdan çekip ekranı kapattım. Odamdan çıkıp mutfağa girdiğimde babam yemeğini bitirmiş telefonundan haberleri okuyordu. Beni gördüğünde bakışlarını telefonundan çekip onay almak istercesine bakmıştı.

"İstediğin oldu." dedim bastıramadığım öfkemle. Odamdan çıkarken cebime attığım sigara paketimi elime alıp içinden bir dal çıkarıp gözlerinin içine baka baka dudaklarımın arasına yerleştirdim.

"Kuralları genişletmiştik değil mi? O zaman sigara içmeme de bir şey demezsin herhalde."

Pencereyi açıp içeri hava girmesini sağladıktan sonra kalçamı boşluğa yaslayıp sigaramı ateşledim. İçimde kırıp dökmeye meyilli bir Barış vardı ve buna engel olamıyordum. Kimse benim duygularımı umursamazsa bende onları umursamazdım. Çok basitti aslında, sadece anlaşılmak istiyordum ve bu olmadıkça da her şeyi kesip atıyordum. Artık anlaşılmamaya tahammülüm kalmamıştı.


***
Barış'ın tahammülsüzlüğü der susarım..

Aşk ÖlüyorWhere stories live. Discover now