On iki/ parti

186 24 19
                                    

Hocanın anlattığına odaklanabilmem için yanımdan Furkan'ın yok olması gerekiyordu ama piç herif varlığını bana kanıtlamak istercesine uğraştığı için dersi dinleyebilmemin bugünlük imkansız olduğunu kabullenmek zorunda kalmıştım.

Ayağımı ellinci kez tekmeleyen Furkan'a döndüm. Ona bakmamla telefonunun ekranını bana çevirmiş birkaç fotoğraf göstermişti.

"Hangisi?"

"İkincisi." dedim ardından başımı elime yaslayıp bayık bakışlarımla Furkan'a baktım. Keyifle gülümseyip instagram'a girip dediğim fotoğrafı paylaştığında ışıltılı gözleri yeniden bana dönmüştü. Gözlerine ışıltılı diyorum çünkü gerçekten öyleydi. Orada kimsenin ulaşamayacağı kadar büyük bir evren vardı, kendi yarattığı evrende ne kadar mutlu olduğunu kanıtlamak istecesine tüm ışıklarını yakmış, ışıltısıyla herkesi büyülüyordu. Bazen ona özeniyordum.

"Beğensene."

"Yorum da yapayım mı?" dedim alay ettiğimi belli eden gülüşümle.

"Aynen alev emojisi at amına koyayım." deyip gülerken bende onunla birlikte güldüm.

"Akşama sadece bizim fakültedekilerin katılacağı bi' parti var. Gidiyoruz değil mi?"

Bir haftadır herkesin konuştuğu bir partiydi bu. Üniversitenin en hareketli fakültesi bizim fakülteydi. Sürekli etkinlikler ve partiler verilirdi. Ders yükü bakımından diğer fakültelere göre daha şanslı sayıldığımız için herkesin eğlenmeye vakti kalıyordu.

"Gitmiyoruz desem gitmeyeceğiz sanki."

"Beni tanıyorsun, o yüzden hiç uğraştırma akşam 8'de kapının önünde ol."

Bu sefer ayağına sertçe vuran taraf ben olmuştum. Canı acımış olmalı acıyla inlediğinde birkaç bakış bize dönmüştü.

"Ne vuruyorsun amına koyayım?" diye sordu isyan ederek.

"Emri vaki yapma bana." dedim uyarırcasına.

"Şu vahşi tarafını ortalama ne zaman törpülersin acaba?" diye söylenirken ona cevap vermedim bile. Dersin bitimine kadar Furkan paylaştığı fotoğrafa gelen yorumlar ve beğenilerle ilgilenmiş bende defterime boş boş karalamalar yapmıştım.

Ders bitimine eve gitmiş babamdan izin aldıktan sonra hazırlanmıştım. Babamın karşısında sigara içtiğim günden sonra gitmeme izin vermez diye korksam da tek seferde izin vererek beni şaşırtmıştı. Sanırım gerçekten beni karşısına almak istemiyordu. Akşam 8 olduğunda Furkan beni almaya gelmiş kısa bir yolculuğun ardından partinin yapılacağı lüks villaya gelmiştik. Bahçeye kadar taşan kalabalığın arasından Furkan'la yan yana villanın içine girmiştik. Yüzüme çarpan sigara ve alkol kokusu eşliğinde Furkan birkaç tanıdıkla kısaca selamlaşmış sonra arkadaşlarının yanına geçmiştik. Ufuk, Eray ve adını hatırlamadığım birkaç kişinin yanına geçtiğimde güler yüzüyle Ufuk karşılamıştı beni.

"Sen bu şerefsizi geçen gece neden yalnız bıraktın? Gecenin bir vakti götünü ben topladım." diyen Ufuk'la kahkaha attım. Furkan'ı yalnız bırakıp Nehir'in evine gittiğim günden bahsediyordu. O sarhoşlukla aklıma Furkan bile gelmemişti.

"Toplama bir daha. İt gibi sürünsün de görsün gününü."

"Ben siz miyim oğlum ağlayarak arkadaşlarıma gideyim? Bir yolunu bulur yine de sıyrılırım işin içinden." diyerek bana laf sokan Furkan'a göz devirsem de hak verdim. Her türlü pisliğin içinden kolayca sıyrılırdı.

Onlar konuşmaya devam ederken gözlerimle etrafı taradım. Tanıdığım insanlar olsa da çoğu tanıdık değildi. Gözüm beni kesen bir kızla birleştiğinde kaşlarımı çatıp hemen gözlerimi kaçırdım. İşte bu durum biraz sinir bozucuydu. Kızlardan hoşlanma potansiyelim kesinlikle sıfırdı. Tamamen erkekler için yaratılmıştım. Ve kızların ilgisi hoşuma gitmiyordu. Beni taciz eder gibi süzmeleri ya da gözlerini üzerimden çekmemeleri bile onlara karşılık vermemem için koca bir sebepti. Dikkatimi dağıtmak için masada dönen konuşmaya yeniden odaklandığımda Eray hepimize içkileri getirmişti. Daha birkaç gün önce sarhoş olsam da yeniden içmem için beni engelleyen hiçbir şey yoktu. O kadar delicesine içmesem de çakırkeyif olmak hoşuma gidiyordu. Omuzlarımdaki yük kalkıyor, kalbimi sıkıştıran o histen de biraz olsun kurtuluyordum.

Aşk ÖlüyorWhere stories live. Discover now