𝐗𝐈

33 10 2
                                    

༒༒༒︎
𝔅𝔬𝔩𝔲𝔪 𝔅𝔞𝔰𝔩𝔞𝔫𝔤𝔦𝔠𝔦

༒༒༒︎


XI

Bir tabloyu seyrediyorum anlam verme ihtiyacıyla. Karmaşık renklerle donatılmış bir ailenin arkasında oluşan alevlerle suların karışımından oluşan bir tablo. Ateş ve su karışırsa ne olur? Yanar mısın söner misin? Belki ikisi de ama her türlü acıtıcı olacaktır. Bir kadın ve adam gururlu bakışlarla yan profilde dururlarken geride kalan bir kız çocuğuydu. Çocuk muhtaçtı, kıyafetleri sefildi ve gözlerindeki ihtitaç apaçıktı.

Güldüm diğer tabloya bakarak yola devam ederken. Melissa eliyle tabloları gösterip anlatımlarda bulunuyordu ve benim geçtiğim tabloya verilen isim nasıl iç savaş çıkartırdı. Cüretkar sefillik.

Parmağımı süsleyen yüzüğü çevirirken gözlerim büyük pencerenin önündeki koltuğun ucunda duran Nathaniel'deydi. Tahminlerim her zaman doğru çıkacaktı. Söz ettiğim zaman birkaç günle sınırlı değildi. Yirmi sekizinci gündeydik. Tara'ya affımla af vereceğim dilekçesini ona verdiğimin yirmi sekizinci günü. Onlar sadece yapamayışlarının direnişiyle bana uzaktan bakabiliyorlardı.

Başımı çevirip Belle'ye döndüm. "Karşı karşıya gelmek ne kadar berbat?"

"Bana hiç sorma tatlım." Elinde döndürüp durduğu bibloyu yerine bırakıp göz süzdü. "Onu uzun zaman yaşadım. Şimdi iyi bir yerdeyim ama bunun öncesini hatırlamak bile istemiyorum."

Önce sustu. Galeriyi bir tur dönüp diğer uca giderken sesini düzelti verdi. "Hala bulamadınız mı?"

Yüzüne bakmadan konuştum. "Sadece rüyalarımda görebiliyorum." Derin bir nefes verdim. "O kadar acı veriyor ki. Tüm şeyi ondan duymadan huzuru bulamayacağım."

"Abimden neden yardım istemiyorsun?"

"Louis mi?" Başını sallayınca güldüm. "Kim olarak yardım almalıyım?"

"Bence yeterince nedenin var Elena? Aranızdaki bağı sen biliyorsun. En azından konuşmayı dene. Eminim koşulsuz işe elatacaktır. Ve seni temin ederim...o işinin ehlidir. Yapamadığı bir şey yok."

"Tara ve Nathaniel'e affımın karşılığında istedim ancak ondan alacağım şeyin karşılığında verebileceğim bir şey yok. Borçlu kalmak istemem."

Gülümsedi ama bu gülüşün anlamını sormadım.

Diğer turda başka bir koridora geçmiştik. Bugün tablolara kazınmış eserlerin anlamlarını bulmaya çalışıyorduk. Bazı şifrelerin kazındığını söylüyordu Melissa. Henüz sadece sıradan eserler görsek de bir şifre olduğunu iddia ediyordu.

Işıkların olmadığı ve meşalalerle aydınlatılan bir koridorda pencereleri açarak ekten ışık yaratmaya çalıştılar. Gözlerim tablolardaydı. Melissa elini genel olarak tablolara çevirip,"Kanın kokusunu alın."dedi. "Saf kanla yapılan gerçek ustalık eserleridir."

"Hıhı."dedi Laura arkadan gelip burnunu eliyle tıkarken. "Bende bu rezaletin nereden geldiğini merak ediyordum."

"Öyle söyleme Laura." Gülümseyip tablonun çerçevesine dokundu Melissa. "Bunlar özel eserlerdir. Boyalar tükendiğinde ellerinden bulaşan kanlar oldukça iç açıcı görüntüler verir. Bu bir emektir."

"Ne anlam ifade ediyor?" diye sordum. Bana baktı ama cevap vermediğinde farklı bir şekilde devam ettim konuşmaya. "Yani her tablonun bir çelişkili anlamı varsa bununda olmalı."

"Elbette var. Mesela bu tablo..." Garip çizgilerle donatılmış tabloyu gösterdiğinde bizlere baktı. "Bir fikri olan var mı?"

"Bence..."deyip lafa atıldı Zed. "Çizgiler bir yüzün çizgileri. Her renkten var çünkü her renk bir duygu barındırır. Renkler koyu çünkü eser sahibi esmer olabilir. Özel bir şey gerekmez sonuçta."

MENFURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin