𝐗𝐗

10 5 0
                                    


𒊹𒊹𒊹𒊹𒊹︎

ʙᴏʟᴜᴍ ʙᴀsʟᴀɴɢɪᴄɪ

𒊹𒊹𒊹𒊹𒊹︎


XX



Koşuyorum. Tüm hırsımı çıkarmak ister gibi bacaklarıma yükleniyorum. Bugün ormanın içinde Tara'nın derslerini asarak koşuyorum. Kafamdaki tüm def olmuş düşüncelerle yönümü kuzeye döndüm. Bu iyi gelebilir, gelmesi gerekiyor. Kurbanlar çoğalmaya başladıkça içimdeki feda kısım kendini suçlayacak.



Söylemek doğru değil. Söyledikçe yanağıma yediğim tokat aklıma geliyor. Her duygunun kendisi hoş. Bu duyguların kendisi yoğunlaştıkça acı veriyorlar. Kendimi dizginlemeliyim ve bunun nasıl olacağına karar veremedim. Veremeyeceğim gibi görünüyor. Berbat bir ikilem beni mahvediyor.



Kırmızı görüyorum. İhanetin, tutkunun rengi.



Elim ağaca kapandığında soluklandım. Çevreme bakınırken gökyüzünde uçan sürü kuşları görüyordum. Elimi bacaklarımdan çekip hareket etmeye devam ettiğimde sık nefeslerimin boğuculuğu umrumda değildi. İhaneti bilirim. Çok daha önceden tattım ve şuan bana en yakın olan babam. Nathaniel.



Dün gece onunlaydım. Onun evinde kaldım ve artık diğerine gitmeye gerek duymuyorum. Her anne o kadar da mülayim değil.



Yavaşça evin bahçesine girerken gözlerim masada babamla oturan Louis'e değdi. Gözlerim oraya giderken bakışlarımız ikisiyle birleşti. Su şişesini masaya bırakırken koltuğu çekip oturdum.



"Louisle konuşuyorduk şimdi. Tara için mi gitmedin bugün?"



"Havamda değilim." Bacağımı diğerine attım. "İstersen birazdan çıkarım ama."



"Elena."diye uyardı. Mavi gözlerini gözüme dikiyordu.



"Tamam giderim ama affetme gibi bir mucize bekleme benden."



"Derslerine gir. Yakında dünyaya gideceksiniz." Louis'e de baktı. "Aria'nın dersleri de geçerli bu uyarımda."

"Ben daha onu görmedim. O da ders yapmadı sanki."



Başını salladı Louis. "Daha değil. Bizim derslerimize gelmedi. Yakında gelecektir."



"Şu karmaşıklıkta birini gördüm." Bana döndü o mavi gözler yeniden. "Kafasını neden kopardın Elena? Şeytanlık belirtileri fazlalaşırsa bulunduğun konumdan düşersin."



"Keyif için değil. Yemin ederim." Su şişesini aldığımda yanağına öpücük bırakıp kalktım.

"Üzülme. Duş alıp çıkacağım. Senin dersine gireceğim,tamam."



Arkamı dönüp hızlı hızlı eve gittim. Gözümü kapatıp açtım. Onu elbette göreceğim. Elim ayağıma dolaşmadığı için iyi günümde olmalıydım. Odanın kapısını açıp girerken güldüm. Kıyafetlerimden kurtulup duşa girdim hemen. Ter kokuyorum.



Suyu kapatıp havluya sarınırken aynanın buharını sildim. Saçlarımdan yüzüme su damlaları düşüyordu. Saçlarımın beyazlığına yeni alışıyordum. Belle'nin nasıl hissettiğini anlayabilirim sanırım. Diğerlerinden en farklı halimiz bu şekildi. Beyaz saçlar görünenin en dahasıydı.



Oyalanmadım. Saçlarımı kurutup ayakkabılarımı giydim. Bakışlarım elbiseme gittiğinde küçük bir inceleme yaptım. Beyaz saçlara gri güzel gidebilirdi. Dosyamı alıp odadan çıkarken kulaklarıma küpelerimi taktım. Parmaklarıma yüzükleri takıp eteğimi düzeltirken dışarı çıktım. Bahçede konuşmaya devam ediyorlardı.

MENFURWhere stories live. Discover now