𝐗𝐕𝐈𝐈𝐈

21 9 0
                                    

𒊹𒊹𒊹𒊹𒊹︎

ʙᴏʟᴜᴍ ʙᴀsʟᴀɴɢɪᴄɪ

𒊹𒊹𒊹︎𒊹𒊹

XVIII

 
    Bir gerçekliğin pençesinde kıvranırken buluyorum kendimi her an. Değişen gördüğüm çok fazla şey yok. Herkes olduğu yerden sayıyor dünyanın hareketleri savaşlarımızla dönmeye devam ederken. Bir iç savaş çıkmış olabilir ve bunun bedelinin büyük olacağı ortada. Geçmişten gelen kalıntılar var. Bir bulamadığımız, bir de sürekli bizi kahreden kalıntılar var. Bitmek bilmiyor.

   Derin bir nefes alıp kitabı rafa iterken şairane düşüncelerin zayıflığı aklımda. Zed ile arada sırada konuşsam da gözlerindeki ifadeyi görmemek için sırf konuşmalarımı onunla uzatmıyorum. Olmayan geçmişimizdeki en güzel parıltı olabilir. Bugün ilk dersimize Aria girmişti ve fark ettiğim başka bir şey oldu. Derslerin hiçbirine Louis girmedi. Edward ve Eliza da yoktu ve bu bana aile toplantısının kurulduğunu açıklıyordu.

   Belle koridorda yürürken koluma dokunarak beni durdurdu. "Elena, abimi gördün mü? Onun için endişeleniyorum."

   "Hayır görmedim." Dosyalarımı elimde tutarken gözüm çevremde dolaştı sebepsizce. "Yakında ortaya çıkacaktır. Boşuna endişeleniyorsun."

   "Dün sinirliydi...her zamankinden daha fazla."

   "Bu normal."deyip gülümsedim. Elim koluna uzandı destek amacıyla. "Aria geldi ve belki bugün dinlenmek istiyordur Belle. Basit düşünürsen geriye sorun kalmaz."

   "Dışarıda ne oluyor?" Gözleri bahçe kapısından dışarı kayarken başım çevrildi. Gökyüzü kırmızılaşmaya başlıyor ve sert sözcüklerle bağırışmalar oluyordu. Hızlı adımlarla Belle'yle merdivene ulaşırken yerde diz çöküp çığlıklar atan Axel'i ve onun karşısında duran Louis ile yabancı bir adamı gördüm. Adamı tanımıyordum ama bunun bir ceza olduğunu tahmin edebiliyordum.

   "Yarını beklemeni istiyorum. İstediğini istediğin şekilde alacaksın."

   Parmaklarım trabzanı sararken dudaklarım sımsıkı oldu. Ben bu şekilde bir şey istemiyordum ki. Axel çığlık çığlığa yerde kıvranırken gözlerinden yaşlar akıyordu. Kemikleri kırılıyordu. Louis onun şeytanını mı bulmuştu? Hala fraksiyonsuz kalabildiğini anlamıyorum.

   Yanlarına gidip bunu durdurmadım ama içim de yandı. Tara yavaşça yanıma gelirken elini omzuma attı. "O oğlan bu değil mi?"

   Ses çıkarmayıp başımı oraya çevirirken Louis bakışlarını bana çevirdi ve o görmek istediği hırsı bende bulamadı. Axel ellerini yere bastırıp sırtını yükseltirken,"Durdur şunu!"diye bağırdı ama söz bana değil kendi elçisineydi. "Böyle anlaşmadık!"

   Sesini duymak tenimi karıncalandırıyordu. Bağırıkları içimdeki şeytaniçe'yi mutlu etse de diğer yanımı aşağılara çekiyordu. Daha fazlasını izleyemedim. Arkamı dönüp içeriye girerken o sesleri duymak istemiyordum. Hepimizin katilinin canının acımasını izleyecek duruma gelemezdim.

   Onu izleyerek önemsemiş olurum ama o gözümde bir çöpten daha değersiz olmalı artık. Fazlasını hak etmiyor.

   Tara karşıma geçerken dudaklarını birbirine bastırıyor. "Louis bunu senin için yapıyor ama ona verdiğin değeri sende onun gibi fark edemedin."

MENFURDonde viven las historias. Descúbrelo ahora