𝐗𝐗𝐗𝐈𝐈𝐈

11 5 0
                                    

༒༒༒︎
𝔅𝔬𝔩𝔲𝔪 𝔅𝔞𝔰𝔩𝔞𝔫𝔤𝔦𝔠𝔦

༒༒༒︎

XXXIII


   Bir zifir kadar karanlık, bir su kadar berrak hissediyorum kendimi. Kötü yanlarım var en az iyi anlarım da olduğu kadar. Sinirliyim, dinginim. Uyudukça rahatım bozuluyordu, uyuyamıyordum. Duş alıyorum, kitap okuyorum, dolaşıyorum ve sonra yine bahçede ağacın dibinde uyukluyorum.

   Gözlerim yanıyor. Uyku için dileniyorum ama yatağıma gittiğim her an kesik görüntüler kafamı bozuyor.

   Soğuk merdivene oturdum öylece. İnce tişörtümle pantolonumla oturuyordum. Çıkarken ceket almak aklıma bile gelmemişti. Korktukça merak ediyor, merak ettikçe üstüne gidiyorum ve sonunda yine uykusuz gecelerim beni buluyordu. Uyumak istiyorum artık, rahat nefes almak.

   Ellerimi çeneme yaslayıp rüzgarın agaç dallarını sallayışını izlerken geriden gelen ayak seslerinin hemen yanımda durduğunu gördüm. Erkek ayakkabıları durduğunda,"Hava soğuk, daha fazla oturma burada."dedi Zed.

   "Odada sıkılıyorum."

   Ayağa yavaşça kalktım. Gözlerimiz bir araya geldiğinde gülümseyerek,"Dışarı çıkmak istedim ama zaten birazdan gün doğacak.

   "Evet. İstersen içmeye gidebiliriz. Dersin başlamasına çok var."

   "Orası Şeytanlar için değil mi? Sen nasıl gidebiliyorsun anlamıyorum." Gülerek benimle yürürken tebessüm ettim. Gerçekten, ondan başka hiç melek görmemiştim neredeyse. Görsem de nadirdi.

   "Bir perha değilim henüz ve hala bu izde ilerliyorum. İstisnalar olabilir değil mi? Gidebilirim ama şeytan gibi davranamam."

   Mavi gözleri parıldıyordu. Soğuktan sıyrılırken binanın içine girdik, burası daha sıcaktı ve bedenim soğuğa çok yakındı.

   "Louis hakkında ne düşünüyorsun?"

   Güldü. "O Şeytandır." Evet, öyle. "Yani kötü. Ne diyebilirim? Korumacı tavrı, ev, aileye bağlılığı dışında iyi bir huyu yok sanırım benim gördüğüm kadarı. Babamın karşısında Edward var. Marcus'un ve Edward'ın anlaşamamaları bizim için de geçerli."

   "Genetik desene sen şuna." Güldük.

   "Louis yine de acımasızlığı dışında severse gerçekten sever Elena." Suratıma baktığında buna inanmamı bekler gibiydi. "Ve o seni senin sevdiğinden çok daha fazla seviyordu. Hızlı hatırlamanızın da tek nedeni hala içinizde ukte kalmış duygulardır."

   "Benden fazla mı?"

   "Tabii." Ellerini pantolonunun ceblerine attı. "Sen duygularından emin olmaya çalışana kadar Louis hissettiği şeyleri netçe anlamıştı ve senin durumunu gözlüyordu. Tavırlarından çok iyi fark ediliyordu ama işte sen aile meselelerinle o kadar yoğundun ki ona baktığında o kocaman bir çukura gömülmüştü. Seni de kendisi gibi çekti oraya."

   "Kötü hissetmiş olmalı."

   "Kötü hissetmek mi?" Güldü, alayla. "Sana bakışlarını yakalasaydın kötü hissetmenin çok daha ilerisinde olduğunu anlardın. İlk adımı o attı çünkü sana baktığında hala hissediyor. Bu büyü bozumu ona biraz etki etmiş olmalı."

   "Onu ben sevmiyor muyum sence?"

   "Annenin izinden gitmemek için çok çabalamış ve bizlerden uzak kalmıştın. Eğer Louis ısrarcılıkla sana yaklaşmasa ve zorlamasa kesinlikle şuan elçilik yolculuğunda kendini oylayacaktın ama sen onu seviyorsun. Gözlerinden anlarım, çok sevdiniz."

MENFUROnde as histórias ganham vida. Descobre agora