𝐗𝐕𝐈𝐈

20 9 0
                                    


𒊹𒊹𒊹𒊹𒊹︎

ʙᴏʟᴜᴍ ʙᴀsʟᴀɴɢɪᴄɪ

𒊹𒊹𒊹𒊹︎𒊹︎

XVII


Havanın ılıklığı hoşuma gidiyor. Arada bir yerlerde kendimce yarış verdiğimden havanın da bana uyuşu beni mutlu etmiyor değil. En başta fraksiyonsuz ve sonra İstenmeyen olarak anıldım. Elbette ters bakışlar beni karşılıyordu ama bana değer veren insanların çevremi sarması o bakışları görmememi sağlıyordu. Bir nebze olsun rahatım.

Bugün dersi anlatan profesör Zed'in babası Marcus. Duyduğuma göre, yani onun anlattığına göre derslere bir süredir alt katlarda giriyormuş ve ben orta katlarda olduğumdan denk gelemiyordum. Yerimden kalkıp Zed'in yanına sıvıştığımda göz kırpıp koluna vurdum. Gülüştü.

"Ne yapıyorsun? Dersteyiz."

"Sıra arkadaşını kovduğunu söyleme bana. Biraz misafirperver ol tatlım." Kalemi alıp parmağımda çevirdim. "Babanın dersinde olmak nasıl bir duygu?"

"Elena..." Uyarıyla baktı bana. "Dersi dinlesek mi?"

Gülüp Marcus'a döndüm. Bizi görmedi ama adama baktığımızda sadece dönüp gülümsedi ve kalın kitabını masaya attı. Başımı çevirip Belle'ye baktığımda abisiyle yan yana oturuyordu. Gülümserken gülümsememe karşılık verdi. Louisle göz göze gelip gülümsememize ortak olduğu sırada bir sıra ötesinde Axel'i gördüm.

Çenesini sıvazlayarak bana bakıyordu. Gülümsemem yüzümde soldu. Önüme dönüp profesörü dinlemeye başladım ama onlar çökmeye başlayan moralimin sahibini artık görüyordu.

"Bugün bir kısmınızın ilgilendiği konuyla başlayalım derse." Boğazına sarılı fuları düzeltirken kahve gözleri bizlerde gezindi. "Kitap okumayı seviyoruz değil mi?"

"Bu ders canlanacağız."diye dudağını kulağıma yaklaştırıp konuştu Zed.

"Evet." Gülümsedim. "Geçen ders eğlenceliydi."

"Zed, Elena." Marcus konuşmamızı yakaladı.

"Sizler derse örnekler vermeye ne dersiniz?" Gözleri yakıcılıkla üstümüzdeyken Zed ayağa kalkıp tatlı konuşmasını yapmadan elinin üstüne elimi koyup şirinlikle baktım Marcusa.

"Geçen günlerde kütüphanede Tara bir kitap önermişti. Örneği oradan verebilir miyiz Marcus?"

Eliyle izin verdi. Zed'in kalkmasına izin verip ona öncülük ederek bende ayağa kalktım. Elimi ağzıma koyup sesimi düzelttim. Zed'in kulağına eğilip parçayı anlattım. Bildiğinden emin değilim ama kitabı okurken yakalamıştım onu.

"Geceler kapkara olmuş gündüzün aydınlığından kaçıp."diyerek başladı. "Sesim mi kesiliyor sevgiden, kekelemelerim sana mı bu güzellikten? Lal olmuş dilim konuşamıyor. Yana yana bakıyorum sana..." Elimi tuttu ama kaldırıp bir gösteri yapmadı. "Görmüyor musun vicdansız kadın?"

"Göremeyecek kadar uzaktasın."diyorum karşılığını yetmişinci sayfadan verip. "Yaklaşamıyorum yakıyorsun. Gözlerin zehirden bir hançer, dilin olmuş bir tüfek misali. Her lafında vuruyorsun beni kalbimden. Bende seviyorum seni ama bu ayrılık senden, sarsılmaz duvarlarından."

MENFURWo Geschichten leben. Entdecke jetzt