𝐗𝐕𝐈

25 10 0
                                    

༒༒༒︎
𝔅𝔬𝔩𝔲𝔪 𝔅𝔞𝔰𝔩𝔞𝔫𝔤𝔦𝔠𝔦

༒༒༒︎

XVI

  

   Rüzgarın saçlarımı savurduğunu hissediyorum. Ben sabit durdukça yüzüme tokat gibi çarpan dondurucu bir soğukluk var. Yutkundum. Düz bir arazideydik. Kurumuş ağaç kökleriyle çevrelenmiş alanda ürkütücü bir izlenim var. Her dakika kalbim daha yüksek ritimlerle çarpıyor. Bir şey beni çürütüyor gibi.

   Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. Louis çok önce gelmişti Edwardla. Kollarımıgöğsümde birleştirip soğuklukla baş etmeye çalıştım. Kalın bir kitaptan büyünün sayfasını açmış ne yapacaklarını anlatıyorlardı bize. Louis bana dönüp baktı.

   "Gel." Elini uzattı. Saçları uçuşuyor dağılıyordu. Elini tutup yanına gelirken beni onlardan beş adım uzağa götürdü.

   "Kıyafetlerini çıkar."

   Kaşım havalandı. "Ne?"

   "Buraya soğuğu hissetmen için geldik. Fazlalıklarını çıkar. Sıcaklığı hissetmemen lazım." Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım.

   Çok saçmaydı.

   Kabanımı çıkarıp ceketimi onunla beraber yere bıraktım. Atkıyı boynumdan çıkardım. Ellerimi açık bırakarak derin nefesler vererek Louis'e baktım. "Ne olacak şimdi?"

   "Elini ver."

   Sorgusuzca elimi uzatırken birleşen ellerimizle gülümseyip bana yaklaştı. "Gördüğün her şeyi göreceğim. Yanında olacağım. Endişeni azaltmanı sağlayacağım. Büyü işe yaradığında gördüğün kişinin bana kim olduğunu anlatacaksın...anlaştık mı?"

   Başımı salladım.

   Ellerimi tutup avucunda saklarken tek sıcaklık ellerimdeydi. Gözlerini kapatıp bazı yabancı bilmediğim şeyler söylemeye başladı. Sözler kafamın içinde tekrarlanarak beni esiri altına aldı. Gözlerim kapandı ve o sözler tekrarlanarak kafamda bir dehşet hattı yaratıyordu.

   Kendimi olduğumuz yerden farklı bir yerde buldum. Bir köprü olabilirdi. Yalnızdım. Yürümeye başladım. Köprünün tahta trabzanına dokunurken aşağıya baktığımda kaynayan lavın baloncuklar çıkarışı beni titretti. Sertçe yutkundum. Neredeydim ben? Cehenneme mi geldim? Tanrım!

   "E-le-na..." Başım sola döndü. Kimse yoktu. "E-le-na..." Başım sağa döndü kimse yoktu. "Yalnız mı bıraktılar seni? Ovv...kıyamam sana."

   Arkamı dönerken onu köprünün ucunda gördüm. Eli köprüyü tutan halatların üzerindeydi. Yüzünde yanıklar yoktu. O Olivia...hayır değil. Olamaz...yandığını biliyorum. Tanrım, bu nedir?

   "Baksana hayatın avuçlarımda..." Kahkaha attı.

   "Sen Olivia değilsin!" Yürüdüm ama köprü sallandığında durmak zorunda kaldım. Omuzlarım hızlı nefeslerimle inip kalkıyordu. "Bu kadar kötü olamazsın. Olivia değilsin."

   "Demek o fahişeyi koruyorsun." Ellerim yumruk oldular. "Aferin ama. Tebrik ettim seni." Gözlerinde kırmızılıklar vardı. Hiç iyi bakmıyordu. Bir düğümü çözdü.

MENFURHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin