ADIM DORUK

7.8K 440 53
                                    

Pekala bu çok huzursuz ediciydi. Telefonu kapatıp cebime geri koydum. İnsan uyanıkken strese bağlı hayal görebilirdi ve bilinçaltında farkında olmadığı şeyleri hatırlayabilirdi.

Az önce olanları unutup yarınki dövüşü düşünmeye çalıştım. Yarışçılar arasında bu kıtanın en acımasız kadını vardı. Kendisiyle hiç karşılaşmamıştım ve bu dövüşe davet edilme sebebimiz oydu. 

İkimizi dövüşürken izlemek istiyorlardı. Dövüş başladığı an dünyadan tamamen soyutlanıyor ve karşımdakine tüm öfkemi yöneltiyordum. Rakibimin namını da fazlasıyla duymuştum. Bu karşılaşmayı dışarıdan bir göz olarak da izlemek isterdim. 

Dışarıda kararmaya başlayan gökyüzüyle gözlerimi kapadım. Belki biraz uyuyabilirsem yol daha çabuk biterdi. Son yarışlardan kazandığım parayla ailemin içki ve kumar borçlarını ödemek zorunda kalmasaydım şimdi kendi arabamızla gidiyor olurduk. 

Öne doğru sarsıldığımda gözlerimi açtım. Araç kırmızı ışıkta durmak için ani fren yapmıştı. Gözlerim kolumdaki saate kaydı. Saatlerdir kesintisiz uyuyordum. Neredeyse güneş doğmak üzereydi. Rıdvan'a baktım. Ağzından salyalarını akıta akıta uyuyordu. 

Otobüs hareket edip çok geçmeden bir dinlenme tesisinde durdu. Yarım saat mola denmişti. Rıdvan'ı uyandırmamak için ön tarafındaki boş koltuğa atladım ve otobüsten indim. 

Dolu mesanemi boşaltmak için önce tuvalete girdim sonra lokantaya geçtim. Sıcak tostum ve çayım geldiğinde etrafı izleyerek yemeye koyuldum. Herkes yol yorgunu hareket ediyordu. Hepsi farklıydı ama hareketleri otomatikleşmişti.

Tostumdan bir ısırık aldığımda küçük bir kız çocuğu masama gelip karşımdaki sandalyeye oturdu. Üzerinde garip bir elbise vardı. Eski dönem asker kıyafeti gibiydi. 

"Merhaba." dediğimde gülümsedi. "Annen 

ya da baban nerede bakayım?" 

Omuz silkti. "Böğürtlen sever misin ben çok severim." 

"Ben de çok severim." Bu doğruydu gerçekten de çok severdim. 

"Ama öyle toplanmış olmayacak çalıların arasından yiyeceksin." 

Benim de favorim bu şekilde yemekti. Küçük kıza daha dikkatli baktım. Gözleri bana çok benziyordu. Sarıya yakın bir renkti. Saçları benimkiler gibi boyanmış gibi simsiyahtı ve kenarında bir tutamı sarıydı. Bu doğuştan gelen bir özellikti. Yüzüne baktıkça daha çok tanıdık gelmeye başladı. 

"Alev!"

Başımı kızgın sese çevirdim. Rıdvan uykulu gözlerle bana bakıyordu. "Sana otobüste kal demiştim." 

Gülümsedim. "Merak etme kimseyi dövmedim. Uslu uslu tostumu yiyorum ve bu ufaklıkla," başımı çevirdiğimde sandalye boştu. "Gitmiş." dedim ve tostumdan bir ısırık daha aldım. 

Boşta kalan sandalyeye oturup eliyle garsona işaret etti. "Bana bir çay getirir misin?" diyerek tekrar bana döndü.  "Mesaj gelmiş dövüşlerin yapılacağı yer değişmiş ve bir gün sonraya ertelenmiş. Sanırım bir güvenlik açığı oluştu." 

Tabi bir bu eksikti. "Nerede kalacağız?"

"Küçük bir otel ayarlamışlar." 

Tostumun son parçasını ağzıma attım. "İyi" umursamamaya çalıştım. Sonuçta yetişmem gereken bir yer ya da biri yoktu. "Kalacağımız yer temiz olsa bari."

"Bilmiyorum gidince göreceğiz." Tam çayını içmeye başlamıştı ki otobüsün kalkacağını söyleyen anons sesi duyuldu. Kalkıp dışarı çıktık. Sabahın serinliği enerjisiyle sardı. 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin