RUH

2.8K 245 3
                                    

''İnsanlardan bilgi mi topluyorsun?'' Sesin geldiği tarafa döndüğümde Kralın uzaktan bizi izlediğini anladım.

Kendisine doğru bir kaç adım attım ve belli bir uzaklıkta durarak gözlerinin içine baktım. ''Kendi ülkemden sağ kalabilmek için kaçtım ve sizin ülkenize sığındım. Burada da sadece bir başkasına benziyorum diye tehlikede olmak istemem. Eğer, sorduğumda cevap vermiş olsaydınız bir başkasından öğrenmeye çalışmazdım.''

Gözlerini gözlerime dikti. ''Bildiğim bütün krallıklarda ki senin geldiğin krallıkta dahil hiç kimse bir kralın gözüne doğrudan bakmaz. Bu çiğnenmemesi gereken bir kuraldır ki bugüne kadar bu kuralı çiğneyen tek bir kişi tanıdım.''

Yaptığımın yanlış olduğunu farkettim. İpli cadının eğitimlerini tamamen yok sayıyordum ve bu şekilde Kral beni Naire'yle daha çok bağdaştırıyordu. Belkide ona bu şekilde yaklaşabilirdim. Naire'ye benzeyerek! ''Sizin tanımadığınız olmadığı anlamına gelmez.'' Gözlerine bakmaya devam ettim.

"Burada sadece misafir olduğunu unutma ve buna göre hareket et. Çevredeki insanları geçmişle sorgulama, güvenliğini askerlerim sağlar." Eliyle ileride nöbet tutan bir askere işaret verdiğinde asker koşarak yanımıza geldi. Bakışları yerdeydi. "Komutanına söyle Kralın emriyle gece gündüz aralıksız bir kişi Leydiye eşlik edecek ve güvenliğini sağlayacak."

"Buna gerek yok." diye direttim.

"Güvende hissetmediğinizi sanıyordum." Bakışları meydan okuyordu. Kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynuyordu. Söz konusu Naire olduğunda anında değişiyordu. Köşeye sıkışmıştım ama olmazdı. Başımda biri nöbet tutarsa istediğim gibi hareket edemezdim.

Biraz daha uysal davranıp başımı eğdim. "Lütfen Kral'ım, misafirperverliğiniz için minnettarım ama yanımda sürekli bir asker olursa kendimi burada tutsak gibi hissederim ve buraya gelene kadar yaşadıklarımı düşününce bu hissetmek istediğim bir duygu değil."

Askere eliyle işaret etti. "Az önce verdiğim emir iptal. Nöbet yerine dönebilirsin."

Tekrar yalnız kaldığımızda sadece bana bakıyordu. "Saçındaki o sarı tutam nasıl oldu?"

"Özel bir sebebi yok. Doğduğumdan beri benimle." Kral şüpheleniyor muydu? Naire olduğumu ama yalan söylediğimi falan mı sanıyordu?

"Omzundaki yanık nasıl oldu?"

Resmen sorguya çekiyordu! "Sanırım sorgulanıyorum." başımı kaldırıp yüzüne baktım. "Sizinle karşılaşmadan önce bir çok zorluk yaşadım. Ormanda ateş yaktığımda açlıktan olmalı bayıldım ve omzum o ateşe denk geldi. Şanslıyım ki yaktığım ateşten geriye sadece köz parçaları kalmıştı."

Eliyle ileriyi gösterdiğinde teklifine uydum ve yürümeye başladık.

"Tesadüflere inanır mısınız Leydim."

"Pek sayılmaz." diyerek cevapladım. Yanımdaki her adım attığında kılıcı da kınında sallanıyordu.

"Ben de inanmam ve sizi bulmadan birkaç gün önce şehirde büyük bir yangın çıktı, bazı şahitler yangının sebebi olarak bir kızdan bahsediyordu."

Yüzüne bakmadım ama beni tarif etmek zor değildi. Küçücük boylu, saçında sarı tutam olan bir kız dedikleri anda her yerde kolayca tanınırdım. Kral bu kadar öğrenmişse bunları da öğrenmiş olmalıydı ama belli etmiyordu.

Çok temkinliydi. Söyleyeceği her sözü önceden ölçüp biçiyordu. Belki de Naire'yle bu yüzden bu kadar iyi anlaşmışlardı. İkisi de olması gerekenden daha güçlü, daha zekiydi.

"Kim bilir o evde buna mecbur olacak ne yaşamıştır." diyerek cevap verdim.

Yürümek yormuştu. Kralın adımları uzundu benimse kısa ona yetişmeye çalışmak olmayan gücümü daha da azaltmıştı.

Kenardaki bir ağaca dayandım ve nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım. Kral "Bitkinsiniz." dediğinde başımla onayladım.

"Eskisine göre daha iyiyim ama adımlarınız benim için çok büyük. Bu kadar hızlı hareket etmekte zorlanıyorum."

Kralın yüzünde özlem dolu bir gülümseme belirip kayboldu. Bunun sebebini tahmin edebiliyordum. Gördüğüm bir rüyada Kral hızla yürüyor, Naire ona o kısa boyuyla yine de yetişiyordu. Bu aralarında bir yarışa dönüyordu ve Naire o gücüyle asla geride kalmıyordu ya da Kral buna izin veriyordu.

Birlikte gerçekten çok güzellerdi!

Nefesim düzene girince tekrar yürümeye başladım. Bu defa Kral adımlarını yavaşlatmıştı.

Belki bir şeyler öğrenirim umuduyla yine girmemem gereken sınırlara girmek üzereydim. "Kral olmak istediğiniz bir mevki miydi? Ağabeyiniz henüz hayatta taht onun hakkıydı ama siz Kral oldunuz ve bir taht savaşı içerisindesiniz."

Yüzü aniden sertleşmişti. "Leydim, mevkiniz gereği iyi bir eğitim almış olmalısınız ama nedense davranışlarınız bunun tam tersini söylüyor. Öyle ki bana söylediğiniz kişi olmadığınızı düşünmeme yol açıyorsunuz."

Sözleriyle afalladım. Benden şüphe etmemeliydi. "Küstahlığımı bağışlayın. Ben de böyle bir savaşın içinden kaçtım. Babamı bu taht savaşına girmemesi için ikna etmeyi denedim ama vazgeçmedi. Bunca savaşa, dökülen kana değer mi?" Durumu toparlamaya çalışıyordum ama Kralın tavırlarından bir şey anlayamıyordum.

"Sizin gibi bir Leydi savaşlar için uygun bir ruh değil." Bu sözüne içten içe gülüyordum. Dövüşmeyi öyle özlemiştim ki! "İki hafta sonra sarayda bir çok krallığın katıldığı bir balo olacak. Sanırım bu ortam sizin için daha uygun olacaktır."

Yalanımı sürdürmek için "Bütün krallıklar mı?" diye sordum.

"Hayır sizin krallığınızdan kimse olmayacak. Kan dökmekle o kadar meşgüller ki eğlenmeye ayıracak vakitleri yok."

"Sanırım bir balo benim gibi bir ruh için mükemmel olur." Ruhum karşımdakinin yüzünün ortasına yumruk atmak için yanıp tutuşuyor ama onun yerine baloya gitme sözü veriyordu. 

NAİRE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin